Aşere-i mübeşşereden olan Abdurrahman bin Avf (radıyallahü anh) son derece kerîm idi, cömertti. O'nun serveti arttıkça, cömertliği de o nisbette artmaya devam ediyordu. Berâe sûresi nazil olup Eshâb-ı kirâm sadaka ve hayrata teşvik olundukları zaman, Hazret-i Abdurrahman malının yarısı olan 4 bin dirhemi hemen dağıtmış ve binlerce altınını hayır işlerine vakfeylemişti.
İşte bu cömertliğinden önce şöyle bir hadise olmuştu:
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz birgün: "Abdurrahman bin Avf, Cennete emekliye emekliye girer. (Çünki ayakları bağlanmıştır)" buyurdu. Bunu duyduktan sonra hemen Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin huzuruna vardı ve: "Yâ Resulallah! Böyle söylediğinizi duydum. Bu durumdan nasıl kurtulabilirim? Diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz: "Allahü tealaya karz-ı hasen (borç) ver! Bu sayede ayakların çözülür" emrini aldı. Sonra Cebrâîl aleyhisselâm geldi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize şöyle dedi: "İbni Avf'e söyle, misafir ağırlasın. Fakirleri doyursun! Kendisinden birşey isteyen muhtaçları boş çevirmesin! Bunları yaparsa içinde bulunduğu durumuna (yani zenginliğinin hakkını vermeğe) keffaret olur."
İşte bu cömertliğinden önce şöyle bir hadise olmuştu:
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz birgün: "Abdurrahman bin Avf, Cennete emekliye emekliye girer. (Çünki ayakları bağlanmıştır)" buyurdu. Bunu duyduktan sonra hemen Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin huzuruna vardı ve: "Yâ Resulallah! Böyle söylediğinizi duydum. Bu durumdan nasıl kurtulabilirim? Diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz: "Allahü tealaya karz-ı hasen (borç) ver! Bu sayede ayakların çözülür" emrini aldı. Sonra Cebrâîl aleyhisselâm geldi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize şöyle dedi: "İbni Avf'e söyle, misafir ağırlasın. Fakirleri doyursun! Kendisinden birşey isteyen muhtaçları boş çevirmesin! Bunları yaparsa içinde bulunduğu durumuna (yani zenginliğinin hakkını vermeğe) keffaret olur."