Teklifimiz...
İki gün önceydi sanırım. Bir hastanede iki doktora şiddet uygulanmış. Doktorların elleri ve kolları sarılı, yüzlerinde morluklar, gözlerinin üzerinde siyahlıklar ve şişlikler vardı. Ve bir hafta "çalışamaz" raporu da almışlar.
Şiddet uygulayan yaka paça alındı, hakimin huzuruna çıkarıldı. Ve hakim de, şiddet uygulayanı serbest bıraktı.
Olan iki doktora oldu. Olan, polislere oldu, geldiler, yakaladılar, ifadesini aldılar ve bir sürü iş uğraş sonra da hakim huzuruna çık vs.
Burada hakime de veryansın edemiyorsun. Polisin eline aldığı her suçluyu hakim kodese tıkayacak olursa sanırım hapishaneler almaz. Tabi, her suçluyu bırakmak da bir nevi: "Git iki doktoru yaralamışsın, 3, 4 doktoru daha yarala" gibi bir manaya geleceğinden bu da hoş bir durum değildir. Ve dahi, eminlik, (kanunun koruduğu), darp edene olacaktır. Korku da darpedilene ve polislere olacaktır. Bu çok tehlikeli bir hal ve gidiştir. Türkiye'mizdeki durum üç aşağı beş yukarı böyledir. Ve acıdır.
Kur'an-ı Kerim, "hapsetme" mantığını merkeze almaz ve tavsiye de etmez. Fıkıh kitaplarımızda görülen bir ceza şekli olsa da. Şahitler toplanır ve dinlenilir, arkasından da ceza merkezi bir yerde uygulanır ve arkasından herkes işine bakar, darbedene caydırıcı bir ceza verilir, darbedilenin kalbi de mutmain olur. Hakim onun adına karar vermez çünkü. Ve canı yanan hakim değildir, darpedilendir.
Kur'an bu olayı "kısas" emri ile çözüme kavuşturulmasını emreder. Bakara 179'da bunu açık açık ifade eder. "Öldürmelerde sizin için kısas vardır" şeklinde.
Maide 45 ayetinin ilgili bölümünde de: "Yaralarda da (yaralamalarda da) sizin için kısas vardır" denilmiştir.
Dolayısıyla, bu ve bunun gibi hususlarda bizim teklifimiz olamaz. Rabb'imizin teklifini arzederiz. Ve bu uygulama, darpedeni ikrah kılar ve kendisine de caydırıcı etkisi yapar. Darpedileni de mutmain kılar. Cezaevlerini rahatlatır. Hakimlik ve savcılık birimlerinde dosyalar birikmez. Ve nice israf da önlenmiş olur.
Buraya kadar her şey güzel de, bu teklifi yaptığımızda hemen şöyle bir sıkıntı başlar ve burası ziyade önemli:
Darpeden, darpedilen, hakim, savcı, o ya da bu... Tevhid olur, sopasını bize vurmaya çalışır. Garaip ama manidar... Ve ziyade üzücü, toplumun getirildiği yer olarak...
Feraset dileriz, ferasetini kapayanlara...
İki gün önceydi sanırım. Bir hastanede iki doktora şiddet uygulanmış. Doktorların elleri ve kolları sarılı, yüzlerinde morluklar, gözlerinin üzerinde siyahlıklar ve şişlikler vardı. Ve bir hafta "çalışamaz" raporu da almışlar.
Şiddet uygulayan yaka paça alındı, hakimin huzuruna çıkarıldı. Ve hakim de, şiddet uygulayanı serbest bıraktı.
Olan iki doktora oldu. Olan, polislere oldu, geldiler, yakaladılar, ifadesini aldılar ve bir sürü iş uğraş sonra da hakim huzuruna çık vs.
Burada hakime de veryansın edemiyorsun. Polisin eline aldığı her suçluyu hakim kodese tıkayacak olursa sanırım hapishaneler almaz. Tabi, her suçluyu bırakmak da bir nevi: "Git iki doktoru yaralamışsın, 3, 4 doktoru daha yarala" gibi bir manaya geleceğinden bu da hoş bir durum değildir. Ve dahi, eminlik, (kanunun koruduğu), darp edene olacaktır. Korku da darpedilene ve polislere olacaktır. Bu çok tehlikeli bir hal ve gidiştir. Türkiye'mizdeki durum üç aşağı beş yukarı böyledir. Ve acıdır.
Kur'an-ı Kerim, "hapsetme" mantığını merkeze almaz ve tavsiye de etmez. Fıkıh kitaplarımızda görülen bir ceza şekli olsa da. Şahitler toplanır ve dinlenilir, arkasından da ceza merkezi bir yerde uygulanır ve arkasından herkes işine bakar, darbedene caydırıcı bir ceza verilir, darbedilenin kalbi de mutmain olur. Hakim onun adına karar vermez çünkü. Ve canı yanan hakim değildir, darpedilendir.
Kur'an bu olayı "kısas" emri ile çözüme kavuşturulmasını emreder. Bakara 179'da bunu açık açık ifade eder. "Öldürmelerde sizin için kısas vardır" şeklinde.
Maide 45 ayetinin ilgili bölümünde de: "Yaralarda da (yaralamalarda da) sizin için kısas vardır" denilmiştir.
Dolayısıyla, bu ve bunun gibi hususlarda bizim teklifimiz olamaz. Rabb'imizin teklifini arzederiz. Ve bu uygulama, darpedeni ikrah kılar ve kendisine de caydırıcı etkisi yapar. Darpedileni de mutmain kılar. Cezaevlerini rahatlatır. Hakimlik ve savcılık birimlerinde dosyalar birikmez. Ve nice israf da önlenmiş olur.
Buraya kadar her şey güzel de, bu teklifi yaptığımızda hemen şöyle bir sıkıntı başlar ve burası ziyade önemli:
Darpeden, darpedilen, hakim, savcı, o ya da bu... Tevhid olur, sopasını bize vurmaya çalışır. Garaip ama manidar... Ve ziyade üzücü, toplumun getirildiği yer olarak...
Feraset dileriz, ferasetini kapayanlara...