Prof.Dr. Kemal SAYAR
Belirsizlikle Başa Çıkmak için 7 Yöntem
Christine Carter
Her şey kontrolden çıkmış gibi hissettiğimizde ne yapmalıyız?
Çok fazla belirsizlikle yaşamak gerçekten zordur. İnsanlar nasıl yemek, cinsellik ve diğer birincil ihtiyaçlarına karşı güçlü bir ihtiyaç duyuyorlarsa, geleceğe dair bilgilere de duyarlar. Beynimiz belirsizliği tehdit olarak algılar ve kesinlik yaratan şeyler dışındaki her şeye odaklanmamızı engelleyerek kendini korumaya çalışır.
Bir örnek vermek gerekirse, araştırmalar gösteriyor ki, iş/istihdam belirsizliği kişilerin sağlığında işini gerçekten kaybetmeleri durumundan daha büyük bir etki yaratıyor. Benzer olarak, bir araştırmada bir grup katılımcıya elektrik şokuyla karşılaşma ihtimallerinin %50 olduğu söylenirken bir grup katılımcıya da kesinlikle elektrik şokuyla karşılaşacakları söylenir. Yapılan gözlemler sonucu şokla karşılaşma ihtimallerinin %50 olduğu söylenen grubun, kesinlikle şokla karşılaşacaklarının söylendiği gruptan çok daha endişeli ve ajite bir durumda olduğu görülür.
Birçok endüstri alanının da geleceklerimizdeki belirsizliği gidermeye kendini adamış olduğunu görmemiz sürpriz bir durum değildir.Örneğin, yönetim danışmanlıklarının kendilerini stratejik planlamaya adamış olması bir prestij kaynağıdır. Bir başka örnek olarak da astroloji uygulamalarının günümüzdeki popülerliğini düşünebiliriz. Tutucu dinler ise net kurallar ve mutlak doğruları öne sürerek endişeyle başa çıkarlar. Komplo teorilerini düşündüğümüzde kompleks ve karmaşık fenomenler hakkında ileri sürdükleri basit açıklamaları görürüz.
Fakat bazen, hatta belki sıklıkla, kesinliği yaratmak için bir girişimde bulunmamak daha iyi bir yoldur. Evrimsel sürecimiz boyunca beyinlerimiz belirsizliğe direnmeye hazır halde bulunmuşsa bile, hiçbir zaman geleceğin bize ne getireceğini bilemeyiz. Pandemi gibi olası olmayan ve rutinlerimizi ve planlarımızı tahmin edemeyeceğimiz şekilde etkileyen durumlarda belirsizlikle yaşamayı öğrenmeliyiz. Matematikçi John Allen Paulos şöyle der; “Belirsizlik burada kesin olan tek şey”. “Tek güvenlik hali, güvensizlikle yaşamayı bilmektir.”
Peki her şey bu kadar kontrolden çıkmış gibi hissettiriyorken, bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? Size şaşırtıcı gelebilecek yedi farklı strateji sunuyoruz.
1. Direnç göstermeyin
Oldukça zorlu zamanlardan geçtiğimiz su götürmez bir gerçek. Fakat şu anda mevcut olan bu gerçekliğe direnç göstermek bizi iyileştirmeyeceği gibi öğrenmemize, büyümemize, gelişmemize ve daha iyi hissetmemize de engel olur. İronik olarak, direnç göstermek, hissettiğimiz duyguları büyüterek çektiğimiz acıları ve zorlukları sürekli hale getirir. Direnç gösterdiğimiz şey ısrarcı olur ve devamlılık gösterir.
Alternatif bir yol var. Direnç göstermek yerine, kabul etmeyi deneyebiliriz. Kristin Neff ve çalışma arkadaşları tarafından yürütülen bir çalışmanın gösterdiğine göre, kabul- özellikle kendini kabul etme- mutluluğun arkasındaki sır. Kabul etme, aslında hayatın nerede olduğuyla ve bulunduğu yerden nereye gideceğiyle tanışma hali.
Kabul içerisinde bulunduğumuz zamanın gerçekliğini görmemize imkân sağladığı için, bizi belirsizlik ya da korku karşısında paralize olma hali yerine geleceğe dair ilerlememiz için bizi özgür kılar. Kabulü deneyimlemek için, problem yaratan duruma karşı olan direncimizden ve o duruma karşı olan duygularımızdan vazgeçmeliyiz.
Bir örnek üzerinden düşünelim. Şu anda evliliği oldukça zorlu bir süreç olarak görüyor olabilirsiniz. Eşinizi eleştirmek ve suçlamak yerine (direncin en önemli iki taktiği), sakince evliliğinizi şu an için kabul etmeyi tercih edebilirsiniz.
Tabi ki, bu durum bundan sonra artık yaşanan olaylarla ilgili kızgın, üzgün ya da hayal kırıklığı gibi duygular hissetmeyeceksiniz anlamına gelmiyor. Kabul etmenin büyük bir kısmı hayatlarımızdaki zorlu durumlara karşı nasıl hissettiğimizi kabul etmekten geliyor. Evliliğinizi şu an olduğu gibi kabul etmek ve ona dair duygularınızı farkına varmak sizi bu durumda yol alma konusunda daha iyi bir yere koyuyor.
Şunu belirtmemiz gerekir ki, kabul etmek vazgeçmekle aynı şey değildir. Bir durumu kabul ediyor olmak o durumun hiçbir zaman düzelmeyeceği anlamını taşımaz. Durumların sonsuza kadar aynı kalacağını kabul etmeyiz. Yalnızca, şu anda olanları tüm gerçekliğiyle kabul ederiz. Şu anda var olan gerçekliğe izin verirken; evliliğimizi, ilişkilerimizi ya da problemli durumları daha iyi hale getirmek için çabalayabiliriz. Belki daha iyi olacak, belki de olmayacak. Zorlukların olduğu yerde kabulü gerçekleştirebilmek zor fakat aynı zamanda kabul etmek, ilerlemenin en etkili yolu.
2. Kendinize yatırım yapın
Şu anda, dünyaya yapabileceğiniz en büyük katkı kaynağı kendinizsiniz. Bu kaynak tükendiğinde, en değerli varlığınız zedelenmiş olur. Bir başka deyişle: bedenimize, zihnimize ve ruhumuza yeterince yatırım yapmadığımızda, yaşayabileceğimiz güzel hayatımızın en gerekli araçlarını harap etmiş oluruz.
İnsanlar olarak, konu kendimize bakım ve şefkat vermeye geldiğinde pek iyi bir performans sergilemeyiz. Bize bağlılık ve anlam getiren ilişkilerimizi sürdürmemiz gerekir. Gerekli uykuyu alıp yorgun olduğumuzda dinlenmeyi bilmemiz önemlidir. Yalnızca keyif almak için eğlenceye ve keyifli aktivitelere vakit ayırmamız gerekir.
Kendinize önem vermek bencillik değildir.Bencillik kişinin kendisine sıkıntılı bir şekilde odaklanması halidir. Bencil kişiler genellikle “ben” ya da “benim” kalıplarını fazlasıyla kullanarak kendilerini ifade ederler. Bu kişiler, gençlik ve güzelliklerini korumak ya da sosyal medyada kendilerine olduklarından farklı profiller yaratmak gibi dış güdümlü amaçlar edinirler. Sıklıkla paraya, güce ve başkasından gelecek övgülere karşı bir açlık halindedirler. Genellikle başkalarının zararına dahi olsa amaçladıkları bu şeyleri elde etmek isterler. Bu şekilde bir kendine odaklılık hali ise kişilerde stres, kaygı, depresyon ya da kalp rahatsızlığı gibi sağlık problemlerine sebep olabilir.
Şunu söyleyebilirim ki; bencil olmayı kesinlikle önermiyorum. Kendine bakım ve şefkat verip kişisel gelişim sağlamayı öneriyorum.
Christine Carter
Her şey kontrolden çıkmış gibi hissettiğimizde ne yapmalıyız?
Çok fazla belirsizlikle yaşamak gerçekten zordur. İnsanlar nasıl yemek, cinsellik ve diğer birincil ihtiyaçlarına karşı güçlü bir ihtiyaç duyuyorlarsa, geleceğe dair bilgilere de duyarlar. Beynimiz belirsizliği tehdit olarak algılar ve kesinlik yaratan şeyler dışındaki her şeye odaklanmamızı engelleyerek kendini korumaya çalışır.
Bir örnek vermek gerekirse, araştırmalar gösteriyor ki, iş/istihdam belirsizliği kişilerin sağlığında işini gerçekten kaybetmeleri durumundan daha büyük bir etki yaratıyor. Benzer olarak, bir araştırmada bir grup katılımcıya elektrik şokuyla karşılaşma ihtimallerinin %50 olduğu söylenirken bir grup katılımcıya da kesinlikle elektrik şokuyla karşılaşacakları söylenir. Yapılan gözlemler sonucu şokla karşılaşma ihtimallerinin %50 olduğu söylenen grubun, kesinlikle şokla karşılaşacaklarının söylendiği gruptan çok daha endişeli ve ajite bir durumda olduğu görülür.
Birçok endüstri alanının da geleceklerimizdeki belirsizliği gidermeye kendini adamış olduğunu görmemiz sürpriz bir durum değildir.Örneğin, yönetim danışmanlıklarının kendilerini stratejik planlamaya adamış olması bir prestij kaynağıdır. Bir başka örnek olarak da astroloji uygulamalarının günümüzdeki popülerliğini düşünebiliriz. Tutucu dinler ise net kurallar ve mutlak doğruları öne sürerek endişeyle başa çıkarlar. Komplo teorilerini düşündüğümüzde kompleks ve karmaşık fenomenler hakkında ileri sürdükleri basit açıklamaları görürüz.
Fakat bazen, hatta belki sıklıkla, kesinliği yaratmak için bir girişimde bulunmamak daha iyi bir yoldur. Evrimsel sürecimiz boyunca beyinlerimiz belirsizliğe direnmeye hazır halde bulunmuşsa bile, hiçbir zaman geleceğin bize ne getireceğini bilemeyiz. Pandemi gibi olası olmayan ve rutinlerimizi ve planlarımızı tahmin edemeyeceğimiz şekilde etkileyen durumlarda belirsizlikle yaşamayı öğrenmeliyiz. Matematikçi John Allen Paulos şöyle der; “Belirsizlik burada kesin olan tek şey”. “Tek güvenlik hali, güvensizlikle yaşamayı bilmektir.”
Peki her şey bu kadar kontrolden çıkmış gibi hissettiriyorken, bu durumla nasıl başa çıkabiliriz? Size şaşırtıcı gelebilecek yedi farklı strateji sunuyoruz.
1. Direnç göstermeyin
Oldukça zorlu zamanlardan geçtiğimiz su götürmez bir gerçek. Fakat şu anda mevcut olan bu gerçekliğe direnç göstermek bizi iyileştirmeyeceği gibi öğrenmemize, büyümemize, gelişmemize ve daha iyi hissetmemize de engel olur. İronik olarak, direnç göstermek, hissettiğimiz duyguları büyüterek çektiğimiz acıları ve zorlukları sürekli hale getirir. Direnç gösterdiğimiz şey ısrarcı olur ve devamlılık gösterir.
Alternatif bir yol var. Direnç göstermek yerine, kabul etmeyi deneyebiliriz. Kristin Neff ve çalışma arkadaşları tarafından yürütülen bir çalışmanın gösterdiğine göre, kabul- özellikle kendini kabul etme- mutluluğun arkasındaki sır. Kabul etme, aslında hayatın nerede olduğuyla ve bulunduğu yerden nereye gideceğiyle tanışma hali.
Kabul içerisinde bulunduğumuz zamanın gerçekliğini görmemize imkân sağladığı için, bizi belirsizlik ya da korku karşısında paralize olma hali yerine geleceğe dair ilerlememiz için bizi özgür kılar. Kabulü deneyimlemek için, problem yaratan duruma karşı olan direncimizden ve o duruma karşı olan duygularımızdan vazgeçmeliyiz.
Bir örnek üzerinden düşünelim. Şu anda evliliği oldukça zorlu bir süreç olarak görüyor olabilirsiniz. Eşinizi eleştirmek ve suçlamak yerine (direncin en önemli iki taktiği), sakince evliliğinizi şu an için kabul etmeyi tercih edebilirsiniz.
Tabi ki, bu durum bundan sonra artık yaşanan olaylarla ilgili kızgın, üzgün ya da hayal kırıklığı gibi duygular hissetmeyeceksiniz anlamına gelmiyor. Kabul etmenin büyük bir kısmı hayatlarımızdaki zorlu durumlara karşı nasıl hissettiğimizi kabul etmekten geliyor. Evliliğinizi şu an olduğu gibi kabul etmek ve ona dair duygularınızı farkına varmak sizi bu durumda yol alma konusunda daha iyi bir yere koyuyor.
Şunu belirtmemiz gerekir ki, kabul etmek vazgeçmekle aynı şey değildir. Bir durumu kabul ediyor olmak o durumun hiçbir zaman düzelmeyeceği anlamını taşımaz. Durumların sonsuza kadar aynı kalacağını kabul etmeyiz. Yalnızca, şu anda olanları tüm gerçekliğiyle kabul ederiz. Şu anda var olan gerçekliğe izin verirken; evliliğimizi, ilişkilerimizi ya da problemli durumları daha iyi hale getirmek için çabalayabiliriz. Belki daha iyi olacak, belki de olmayacak. Zorlukların olduğu yerde kabulü gerçekleştirebilmek zor fakat aynı zamanda kabul etmek, ilerlemenin en etkili yolu.
2. Kendinize yatırım yapın
Şu anda, dünyaya yapabileceğiniz en büyük katkı kaynağı kendinizsiniz. Bu kaynak tükendiğinde, en değerli varlığınız zedelenmiş olur. Bir başka deyişle: bedenimize, zihnimize ve ruhumuza yeterince yatırım yapmadığımızda, yaşayabileceğimiz güzel hayatımızın en gerekli araçlarını harap etmiş oluruz.
İnsanlar olarak, konu kendimize bakım ve şefkat vermeye geldiğinde pek iyi bir performans sergilemeyiz. Bize bağlılık ve anlam getiren ilişkilerimizi sürdürmemiz gerekir. Gerekli uykuyu alıp yorgun olduğumuzda dinlenmeyi bilmemiz önemlidir. Yalnızca keyif almak için eğlenceye ve keyifli aktivitelere vakit ayırmamız gerekir.
Kendinize önem vermek bencillik değildir.Bencillik kişinin kendisine sıkıntılı bir şekilde odaklanması halidir. Bencil kişiler genellikle “ben” ya da “benim” kalıplarını fazlasıyla kullanarak kendilerini ifade ederler. Bu kişiler, gençlik ve güzelliklerini korumak ya da sosyal medyada kendilerine olduklarından farklı profiller yaratmak gibi dış güdümlü amaçlar edinirler. Sıklıkla paraya, güce ve başkasından gelecek övgülere karşı bir açlık halindedirler. Genellikle başkalarının zararına dahi olsa amaçladıkları bu şeyleri elde etmek isterler. Bu şekilde bir kendine odaklılık hali ise kişilerde stres, kaygı, depresyon ya da kalp rahatsızlığı gibi sağlık problemlerine sebep olabilir.
Şunu söyleyebilirim ki; bencil olmayı kesinlikle önermiyorum. Kendine bakım ve şefkat verip kişisel gelişim sağlamayı öneriyorum.