DUANIN ÇEŞİTLERİ
1-) SÖZ VE KALPLE YAPILAN DUA:
Sözle ve kalple yapılan dua; kalp ve dil ile Allah’ı anmak, O’na saygı ifade eden cümleleri okumak, dünya ve âhiret ile ilgili isteklerde bulunmak, af ve mağfiret dilemektir. Sözlü duaya, genellikle “ey Rabbim”, “ey Rabbimiz”, “Allah’ım” ve benzeri hitap cümleleriyle başlanır.
Peygamberimiz (SAV)’in şu duası, sözlü duadır:
“Allah’ım! Rabbimiz! Bize dünyada iyilik, güzellik ve nimet ver, âhirette de iyilik, güzellik ve nimet ver ve bizi ateş azabından koru.”
Sözlü dualar, hayır dua veya beddua olarak iki kısma ayrılır:
A-) HAYIR DUA: İnsanın Allah’tan bir iyilik ve nimet istemeye, bir beladan ve sıkıntıdan kurtulmaya yönelik olarak yaptığı dualar hayır dualardır. BU TÜR DUALAR İKİ KISMA AYRILIR:
1-) Kişinin kendisi için yaptığı hayır dua: En faziletli dua kişinin kendisi için yaptığı duadır.
Hz. Aişe (RA) validemizin bildirdiğine göre, Peygamberimiz (SAV)’e: “Hangi dua daha faziletlidir?” diye sorulmuş, Peygamberimiz (SAV) de şöyle buyurmuştur:
“Kişinin kendi nefsi için yaptığı duadır.”
Onun için kişiler, öncelikle kendileri için dua ederler. Bu Tür Dualar, Üç Kısma Ayrılır:
a-) Allah’ı övgü ile anma
Allah’ın birliğini, yüceliğini ve gücünü ifade eden, O’nu öven ve noksan sıfatlardan tenzih eden cümleleri söylemek hem zikir hem de duadır. Peygamberimiz (SAV) şöyle buyurur:
“En faziletli zikir; “lâ ilâhe illallah” (Allah’tan başka ilah yoktur) demek; en faziletli dua ise, “el-hamdü lillâh” (her türlü övgü Allah’a mahsustur) demektir.”
“Balık sahibinin (Yunus peygamberin), balığın karnında yaptığı dua; “lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zalimin” (Ya Rabbi!) Senden başka ilah yoktur, seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, gerçekten ben zalimlerden oldum) şeklinde idi. Bu sözlerle dua eden herhangi bir müslüman yoktur ki Allah onun duasını kabul etmiş olmasın.”
b-) Allah’tan manevi isteklerde bulunma: İnsanın yaptığı duaların bir kısmı; hidayet, takva, iffet ve günahların affı gibi manevi istekler; tembellik, iki yüzlülük ve kötü ahlaktan Allah’ın korumasını isteme gibi taleplerdir. Peygamberimiz (SAV)’in yaptığı şu duayı örnek olarak zikredebiliriz:
“Allah’ım! Ayrılıktan, iki yüzlülükten ve kötü ahlaktan sana sığınırım.”
c-) Allah’tan maddî isteklerde bulunma: İnsanın yaptığı duaların bir kısmı, bir nimete kavuşma ve maddî bir zarardan korunmaya yöneliktir. Peygamberimiz (SAV)’in yaptığı şu duaları örnek olarak verebiliriz:
“Allah’ım! Fakirlikten, yokluktan, zilletten Sana sığınırım. Zulmetmekten ve zulme uğramaktan Sana sığınırım.”
2-) Kişinin başkaları için yaptığı hayır dua: Kişiler, kendileri için dua ettikleri gibi, çocukları, sağ veya ölü anne-babaları, diğer yakınları, Peygamberimiz (SAV) ve bütün müminler için de dua ederler. Ayet ve hadislerde de bu tür duaların örnekleri vardır. Müminler, bencil değillerdir. Kendileri için istedikleri şeyleri mümin kardeşleri için de isterler, “ben” yerine “biz” diyerek dua etmeyi tercih ederler. Yüce Allah da Kur’an’ın ilk suresinde bize bu hususu açıkça bildirmekte ve “biz” diyerek dua etmemizi istemektedir:
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ:اهدِنَــــاالصِّرَاطَ المُستَقِيمَ:
“(Ey Rabbimiz!) Biz ancak sana ibadet eder, ancak Senden yardım isteriz! Bizi doğru yola ilet.” (FATİHA SURESİ – 5/6. AYETLER)
İnsanlar, kendileri dışında şu kimselere dua ederler:
a-) Anne-babaya ve müminlere dua:
Kur’an’da İbrahim (AS)’ın anne-babası için şöyle dua ettiği bildirilmektedir:
رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُالْحِسَابُ:
“Rabbimiz, hesabın görüleceği gün, beni, anamı-babamı ve müminleri bağışla!” (İBRAHİM SURESİ – 41. AYET)
b-) Anne-babanın çocuklarına duası:
İbrahim (AS) çocukları ve gelecek nesilleri için şöyle dua etmiştir:
رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِلَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاإِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ:
“Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.” (BAKARA SURESİ – 128. AYET)
c-) Ölüler için dua:
İslâm bilginlerinin büyük çoğunluğu, ölüler için yapılan duanın önemli olduğu, bağışlanan sevabın onlara yarar sağlayacağı konusunda görüş birliği içindedir.
Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَاوَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَاغِلّاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ:
“Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (HAŞR SURESİ – 10. AYET)
d-) Peygamberimiz (SAV)’e dua / salât ü selam:
Kur’an, Allah’ın ve meleklerin Peygamber (SAV)’e “salât” ettikleri bildirmekte, müminlerin de Peygamber (SAV)’e “salât” ve “selâm” etmelerini emretmektedir:
إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَآمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيماً:
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salât ediyorlar. Ey müminler! Siz de ona salât edin ve selam edin.” (AHZÂB SURESİ - 56. AYET)
Allah’ın Peygamberine salâtı; ona merhamet ve ihsan etmesi, onu övmesi, ondan razı olması, şan ve şerefini yüceltmesi, itibar ve değerini artırmasıdır. Meleklerin ve müminlerin salâtı ise; onun şan ve şerefinin yüceltmesi, itibar ve değerinin artması için dua etmeleridir.
B-) BEDDUA / ALEYHTE DUA:
İnsanlar bazen kendileri, çocukları, yakınları ve diğer insanların aleyhine dua ederler. Türkçede buna “beddua” denilmektedir. Yüce Allah, insanın beddua etmesini Kur’an’da şöyle beyan etmektedir:
وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً:
“İnsan, hayra dua eder gibi, şerre de dua eder (hayrı ister gibi şerri de ister). İnsan pek acelecidir.” (İSRA SURESİ – 11. AYET)
Ayette insanın beddua etmesinin gerekçesi olarak “aceleci” oluşu zikredilmiştir. İnsan, acele edip istediği şeyin hakkında hayır mı şer mi olduğunu bilmeden dua veya beddua etmemelidir. Duanın bilerek, düşünerek ve teenni ile yapılması gerekir. İnsan daima Allah’tan hakkında hayırlı olanı istemelidir. Çünkü neyin hayır neyin şer olduğunu en iyi bilen Allah’tır. İnsanın hayır zannettiği şer, şer zannettiği hayır olabilir:
كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْشَيْئاً وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئاً وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْوَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ:
“Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”(BAKARA SURESİ – 216. AYET)
Öfkeye kapılıp beddua etmek Müslümanın değil kâfirin şiarıdır. Yüce Allah kâfirlerin kendileri için azap, bela ve kötülüğü istediklerini Kur’an’da bize haber vermektedir:
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَوْلَا أَجَلٌ مُّسَمًّى لَجَاءهُمُ الْعَذَابُوَلَيَأْتِيَنَّهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ:يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِوَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ:
“Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir. (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.” (ANKEBUT SURESİ – 53/54. AYETLER)
Peygamberimiz (SAV) mecbur kalmadıkça kimseye beddua etmemiştir. Mesela “Müşriklere beddua et” denildiğinde, “Ben lanetçi olarak değil rahmet olarak gönderildim.” Buyurmuştur.
Uhud savaşında yüzü yaralandığı zaman şöyle dua etmiştir:
“Allah’ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar, bilmiyorlar.”