Eski Oyunlarımızı Niçin Unuttuk?

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Kenan Aydın

“Çocuklar artık Seksek, Üçtaş, Birdirbir oynamıyorlar. Sevmiyorlar eski oyunları. Bilgisayar ve Atari oyunları ile meşgul her biri. Halbuki biz o eski oyunları ne çok oynardık. Sokağa çıkar, akşam dönerdik eve. Sokaklar bizim için oyun yeri idi. Kışın bile sokakta oynanacak oyunlarımız vardı. Akşam gelen misafirlerin çocukları ile evde oynayabileceğimiz oyunlar bulurduk.”

Siz de böyle düşünüyorsanız, gelin biraz tartışalım. Önce bir durumu teyit etmek için ufak bir araştırma yapalım. Çevremizdeki çocuklara çocukluğumuzda keyifle oynadığımız beş on oyunun adını söyleyelim. Bakalım, bilen çıkacak mı? Çocuklarımızın eski oyunları bilmek şöyle dursun, adlarını bile duymadıklarını göreceğiz.

Evet, çocuklarımız geleneksel oyunları oynamıyorlar. Çünkü o oyunları bilmiyorlar. Bilmedikleri bir oyunu nasıl sevsin, nasıl oynasınlar?

Çocukların eski oyunları bilmemeleri şaşılacak bir durum değil aslında. Onlara o oyunları öğretmesi gerekenler; anneler, babalar, dedeler, ablalar, ağabeyler görevlerini yapmadılar, kendi oynadıkları oyunları çocuklara öğretmediler. Öğretmedikleri gibi, sokaklarda oyun oynanabilecek bir alan da bırakmadılar. Geleneksel çocuk oyunlarından vazgeçenler, bugünün çocukları değil, onların büyükleri olan bizleriz.

Biraz abartılı olmakla birlikte şu gerçeğin altını çizmek faydalı olacaktır: Bazı çocuklarımız keşkek, tarhana, ev yoğurdu ve pekmezini neden bilmiyorlarsa, eski oyunları da onun için bilmiyorlar. Köylerinin adını veya iki üç kuşak önceki dedelerinin isimlerini neden bilmiyorlarsa, eski oyunlarımızı da onun için bilmiyorlar.

Köyden kente göçmemiz ve modernleşme çabamız bizim “kopuş” hikâyemizdir. Son iki yüz yıldır doğal bir süreç yaşamadık. Onun için fikirlerimiz doğal sosyolojik süreçlerin değil, sosyal mühendisliklerin ürünüdür. Bugüne gelişimiz, suyun doğal yollarla denize kavuşması gibi değil. Elbet bütün insanlık son yüzyıllarda bu hengâmeyi az çok yaşadı. Biz ise “travmatik” boyutlarda yaşadık. Geleneksel çocuk oyunlarının durumu ayrı bir hikâye değil, bu kopuşun ve bu travmanın bir cüzüdür.

“Çocuklarımız, geleneksel çocuk oyunlarını bilmedikleri için oynamıyorlar” tespitinin ardından, “çocuklarımıza o güzel eski oyunları öğretsek ne güzel olur, hemen oynamaya başlarlar” diye bir cümle kurmak niyetinde değilim. Çünkü basit bir çaba ile böyle bir sonuç elde etmek mümkün değil.

Kültürel unsurlar, sadece bilgi aktarımı ile değil, uygulama ile sonraki nesillere geçer. Bu geçişi sağlayacak bir ortam gerekir. Tam bu noktada “kültürel iklim” ifadesi o kadar anlamlı duruyor ki… Çocuk, çelik-çomak veya birdirbir oyununu ağabeyi, ablası, komşu çocukları ile oynayabilseydi bu oyunlar sonraki nesle geçmiş olacaktı. Bu geçiş esnasında oyunlar doğal değişimini ve gelişimini sürdürecek, teknolojik ve kentsel gelişmelere göre de bazı oyunlar yeni formlar, şekiller kazanacaktı. Muhtemelen şöyle bir sonuç meydana çıkacaktı.

• Geleneksel oyunların bir kısmı çocuklarca hiç değiştirilmeden oynanmaya devam edilecekti.

• Bir kısmı başka oyunlarla karşılaşacak, bu karşılaşma sonrası değişime uğrayarak yeni halleriyle varlıklarını sürdüreceklerdi.

• Bir kısmı kentleşme ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle yeni formlara (bilgisayar, internet, lunapark, oyun parklarına) uyarlanacaktı. Mesela seksekin internet versiyonu olacak veya birdirbirin ilham verdiği bir bilgisayar oyunu çıkarılacaktı. Hatta lunaparklarda ip atlamanın yeni versiyonları ile karşılaşacaktık. Bezirgânbaşı veya körebe oyununun hızlandırılmış şekli dev oyun parklarında kendine yer bulacaktı. İstop oyunu belki de olimpiyatların gösteri oyunlarından biri olacak, saklambaç kentlere uygun yeni bir şekille oynanmaya devam edilecekti. Belki de mimarlar, mühendisler kentleri ve apartmanları inşa ederken planlarına oyun alanları da ekleyeceklerdi.

Böyle olsaydı, geleneksel çocuk oyunları değiştirilmeden veya yeni formlarla varlıklarını sürdürecek, az bir kısmı unutulacaktı. “Böyle olsaydı…” Yani köyden kente göçmemiz ve modernleşme çabalarımız “kopuş” şeklinde olmasaydı. Kopuş olmasaydı veya kopuştan hemen sonra, ne yapmalıyız, sorusunun cevaplarını doğru şekilde verebilseydik…

“Batının teknolojisini alalım, ahlâkını almayalım” cümlesi, söylendiği dönem için işe yarar görünen bir çıkış olsa da, eksik yanları vardı. Teknolojisini aldığımız Batı’dan doğrudan ahlâk almadık ama “biçim” aldık. Bilgisayar, içinde çocuk oyunlarıyla geldi. Oyunlar, doğal olarak geldiği toprakların kültür, din, medeniyet unsurlarından izler de getirdi. Elbet biçimler, simgeler, içinde bir miktar “ahlâk” da barındırırdı. Fark edemedik…

Derdimiz “ağıt yakmak” değil. İki yüzyıllık yolculuğumuzu bir de çocuk oyunları açısından fotoğraflamak istedik. Çözüm var mı, diye sorarsanız, mümkündür, deriz. Konuşmalıyız, tartışmalıyız, çalışmalıyız.

Şimdi büyüklere şu soruyu soralım: Bir dakikada eski çocuk oyunlarından kaç tanesini sayabilirsiniz?
Zorlanacağınızdan kuşkum yok. En iyisi ben size kopya vereyim. Uzun eşek, mendil kapmaca, birdirbir, bezirgânbaşı, seksek, ortada sıçan, yakar top, beştaş, ip atlama, topaç, cızır bızır, çındırpır, dalye, hınbıl, isim-şehir, deleme, ebe-sobe, ferfene, gece-gündüz, istop, köşe kapmaca, kutu kutu pense, kurt-kuzu, saklambaç, dokuztaş… Biz bir nefeste bunları sayabildik. Siz devam edebilirsiniz.

(Erol Erdoğan’ın “Çocuklar geleneksel oyunları sevmiyor diyorsanız bir daha düşünün” adlı yazısından yararlanarak…)
 

-Hira-

🌱🌱🌱
Sp Kullanıcı
14 May 2020
12,437
66,718
Yazıya üzülerek katılıyorum..
Şehire göç başladıkca özden kopmak maharetmiş gibi gösterildi.
Bende yurtdışında büyüdüm ama orda vatanından uzak olduğun için Ebeveynler “aman çocugumuz kaymasın başka kültürlere” diye Canla basla çabaliyolar (en azından benim çevrem öyleydi)

ama türkiyeye geldigimizde şehirde yaşayan kuzenlerim benden dahaçok batı kültürünü yaşıyolardı..

herkes okuldan vaktinde cıkarken ben fazladan kalıp birde türkçe dersine giriyordum babamın isteği ile..
gerçi öğretmenin maaşını alıp bizede “deve cüce” oynatmaktan baska yaptıgı iş yoktu :)
sonra ordan da çıktım.. :)

zamanla öğretmenler düzeldi, türkçe dersleri verimli hale geldi..
arz, talep meselesi..
üzerine titizlikle durulan her konu Düzeliyor zamanla..
Özümüzü bilenlerden/öğrenenlerden oluruz inşallah :)
Güzel yazı! ?
 
İ

İsrâ

Ben böyle içler acısı yazıları okuyunca nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bazen de her şeyi bir ordan bir burdan alıp yazarken saçmalıyorum.

Çocukluğum ve gençliğim köyde geçti.
15 yıldır şehirde olsamda ne kendimden ne çocukluğumdan birşey kaybettim. Her vakit bulduğumda köye koşuyorum. Etrafta çocuk gördüğüm de pek yok. Herkes şehre gitmiş. Köyümüz emekliler köyü gibi. Yaşlanan dönüş yapıyor.
Mesela bugün bana biri deseki "seksek" veya "mendil kapmaca" oynayalım. Hemen oynayalım derim. Peki çocuklarıma diyormuyum. Yaşları daha küçük. Ne yazıkki demedim ama diyeceğim bundan sonra. Daha yeni o yaşa geliyor büyüğü. Birşey kaybetmiş sayılmam diye düşünüyorum. Şehir hayatında konuda bahsedilen gibi bunlar çok zor. Ortam, alan, insanlar, tehlikeli madde vs. Hepsi bir neden. Gerekirse en başta söylediğim gibi çocuğum bana desin onla seksek oynayayım. Belki 1 çocuk 2. 2 çocuk 4. 4 çocuk 8 oluverir.
Aslında eğitim kısmında da bazı eksikler var sanki. Hep teknolojiye yöneltildi çocuklar. Biz bu oyunları okulda da çok oynardık. Şimdi sadece 3-5 yaş kreş çocuklarında görebiliyorum. Onlarda bebek oyunları genellikle.
Neyse daha fazla saçmalamadan bitireyim.
İlk kendimizden başlayalım.
 

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Ben böyle içler acısı yazıları okuyunca nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bazen de her şeyi bir ordan bir burdan alıp yazarken saçmalıyorum.

Çocukluğum ve gençliğim köyde geçti.
15 yıldır şehirde olsamda ne kendimden ne çocukluğumdan birşey kaybettim. Her vakit bulduğumda köye koşuyorum. Etrafta çocuk gördüğüm de pek yok. Herkes şehre gitmiş. Köyümüz emekliler köyü gibi. Yaşlanan dönüş yapıyor.
Mesela bugün bana biri deseki "seksek" veya "mendil kapmaca" oynayalım. Hemen oynayalım derim. Peki çocuklarıma diyormuyum. Yaşları daha küçük. Ne yazıkki demedim ama diyeceğim bundan sonra. Daha yeni o yaşa geliyor büyüğü. Birşey kaybetmiş sayılmam diye düşünüyorum. Şehir hayatında konuda bahsedilen gibi bunlar çok zor. Ortam, alan, insanlar, tehlikeli madde vs. Hepsi bir neden. Gerekirse en başta söylediğim gibi çocuğum bana desin onla seksek oynayayım. Belki 1 çocuk 2. 2 çocuk 4. 4 çocuk 8 oluverir.
Aslında eğitim kısmında da bazı eksikler var sanki. Hep teknolojiye yöneltildi çocuklar. Biz bu oyunları okulda da çok oynardık. Şimdi sadece 3-5 yaş kreş çocuklarında görebiliyorum. Onlarda bebek oyunları genellikle.
Neyse daha fazla saçmalamadan bitireyim.
İlk kendimizden başlayalım.
Estağfirullah değerli muhterem bilâkis güzel özetlemişsin Rabbim razı olsun
 

Son mesajlar