Çok güzeldi güzel kardeşim. Allah razı olsun“Bilge kral yaşlanır ve görevini halkından akıllı, sorumlu ve dürüst bir gence emanet etmek ister. Ülkesinin gençlerini toplatır, ellerine birer buğday danesi tutuşturur ve ‘Seneye burada kim bu daneyi saksıda o daha iyi ve daha sorumluca beslerse’ yeni kralınız o olacak diye ilan eder. Ertesi yıl meydanda toplanan ellerinde koca boylar atmış başaklı buğdaylarla gelen gençlere bakar kral. Arkalarda bir gencin saksısı boş olarak ve mahcup şekilde beklediğini görür, yaklaşır. Buğdayına ne olduğunu ve neden üzüntülü beklediğini sorar. Genç, ‘Efendim, buğdayıma elimden gelen en iyi şekilde bakmaya çalıştım, lakin ne yaptıysam yeşermedi, bu yüzden huzurunuzda mahcubum.” cevabını verir. Kral gencin elinden tutup onu kürsüye çıkarır ve halka hitap eder: ‘Ben aranızdan en dürüstünü ve en güvenilir olanı seçmek istedim. Bu yüzden sizlere suda pişirilmiş daneler verdim. Buğdaylarınız yeşeremezdi. Aranızdan bu genç dürüstlüğünü terk etmedi ve başarısız olsa da cesaretle gerçekle yüzleşti. Güvenli geleceğinizi yönetecek olan ve sizin de idarenizi korkusuzca emanet edebileceğiniz yeni kralınız işte bu gençtir.’ Bu hikâye aslında kaderin hikâyesidir: Dosdoğru olmayı emreden Evren Saltanatı’nın Sultan’ı, ‘Herkese yaptıklarının karşılığı verilecek ve kimseye zerre haksızlık yapılmayacak.’ (Nahl, 111) Buyurmuştur. Öyleyse ‘kaderin sunduğu buğdayları yeşertemiyorum’ diye üzülmesin insan. Kalbine ve yaptığına baksın. İnsan dürüst ve azimliyse, zamanı gelince kıyamet kalabalığında korunanlardan olur.”
Dr.Muhammed Bozdağ
Son Akşam Yemeği
isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı. İyi`yi İsa`nın bedeninde, Kötü`yü de İsa`nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda`nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı.Son Akşam Yemeği
neredeyse tamamlanmıştı, ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı.Ben bu resmi daha önce gördüm...
Ne zaman?
diye sordu Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı..Üç yıl önce
dedi adam. `Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce... O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum. Pek çok hayalim vardı. Bir ressam beni İsa`nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti...`Bu hikayeyi çok seviyorum ??Yaşlı kızıldereli reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve 12 yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla, sordu dedesine: Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
– “Onlar” dedi, “benim için iki simgedir evlat.”
– “Neyin simgesi” diye sordu çocuk.
– “İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları. Çocuk, sözün burasında; ‘mücadele varsa, kazananı da olmalı’ diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
– “Peki” dedi. “Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?”
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
– “Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem!”