İki imtihan

Hasretim

Sp Kullanıcı
8 Nis 2020
203
719
Hayatımızı özetleyen “üç âyet” var. Her müminin bu üç âyeti iyi bilmesi gerekir.

Ama önce söze şuradan başlayayım: İnsanın iki zor imtihanı var: 1) Nimetlere sahipken bir anda elinden nimetlerin gidivermesi, 2) Sıkıntılar içindeyken bir anda sıkıntıların sona ermesi.

Kimileri ilk imtihanda, kimileri ikinci imtihanda, kimileri de her ikisinde başarısız olur. Sayıları azınlıkta olan olgun ve şuurlu müminler ise her iki imtihanda da başarılı olurlar.

İlk imtihana bakalım:

Nimetlere sahipken bir anda bunları kaybeden insanları gözünüzün önüne getirin… Sağlık, maddî imkân, âile fertleri, iş-meslek, kariyer… Hemen her gün sağlığını kaybeden, bir anda maddî imkânlarını yitiren, âile fertlerinden biri veya bir kaçını yitiren, çalıştığı işini kaybeden nice insanlar var şu dünya üzerinde. Uzaklara gitmeye gerek yok, kendinizi düşünün… İşte böyle imtihanlar “olgun insan” ile “ham insan” arasını ayırıyor.

Hayata iman penceresinden bakmayan inkârcı kimseler veya iman ettiği halde imanı yeterince olgunlaşmamış insanlar bu durumlarda birisi geçmişe dönük diğeri geleceğe dönük iki olumsuz tepki veriyorlar. Geçmişe dönük olarak nankörlük, geleceğe dönük olarak ise karamsarlık ve ümitsizlik. “Zaten ben bu hayatta ne gün gördüm ki?”, “şu hayatta yüzüm gülmedi gitti”, “biz anamızdan şanssız doğmuşuz” tarzı ifadeler ile geçmişteki nimetle dolu günlerini yok sayan bir nankörlük. Geleceğe dönük olarak da “bizde bu talih varken bizim yüzümüz gülmez”, “bu dünyada yaşanmaz”, “ufukta hiçbir ışık yok”…

Dünyada imtihan olduğunun farkında olan, Rabbine itimad eden olgun mümin böyle durumları sabır ve metanetle karşılıyor. “Biz Allah’a aitiz, sonunda yine O’na döneceğiz” (Bakara, 156) diyor. O, şimdi zorluklarla sınandı diye geçmişteki nimet dolu günlerine nankörlük etmiyor: “Geçmişte Rabbim nice nimetler vermişti onlara şükür diye düşünüyor. O, bugün zorluklar içinde diye geleceğe de karamsar bakmıyor. Onun aklında hep şunlar yer etmiş: “Gün doğmadan neler doğar”, “bu da geçer yahu!”, “ben neyim ki, tarihte nice peygamberler, Allah dostları, sâlih müminler büyük sınavlardan geçmişler, benim ne ayrıcalığım var!”, “Allah benim Rabbim olduğuna göre, nimet de O’na ait olduğuna göre dilediğinde verir, dilediğinde alır”.

İşte imtihanı böyleleri kazanıyor…

Gelelim ikinci imtihana, yani “sıkıntılı halde iken sonradan rahata kavuşma” imtihanına. Burada da ham insan ile olgun mümin birbirinden ayrılıyor.

Ham insan sıkıntılarını attığı anda sanki dünya hayatındaki imtihan bitmiş, sanki cenneti kazanmış, bir daha asla kötü bir durumla karşılaşmayacakmış gibi düşünerek bir anda şımarıklık ve böbürlenme içine giriyor. Rabbine şükretme, nimeti elde ettikten sonra başkalarıyla paylaşma yoluna gitmiyor. Aslında en çok onun empati yapması gerekmez miydi? O ise “oh beee, nihayet kurtuldum”, “dünya varmış!”, “yaşasın, bütün sıkıntılar bitti, bundan sonra hayat bana güzel!”, “vur patlasın, çal oynasın!” havasında… Elde ettiği nimeti başkalarıyla paylaşmaya değil onlara karşı kibirlenmeye vesile kılıyor. “Dün benimle dalga geçenler görsün bakalım, ben nasıl adammışım”, “artık insanlar bana saygı duyacaklar”, “ben kimmişim hepsine göstereceğim!”. Bir anda sahip olduğu nimetlerle kibirden kalesini tahkim ediyor. Zavallı, hayatın bir tahteravalli gibi olduğunu bilmiyor. Dün aşağıda iken bugün yukarıya çıktıysan yarın tekrar aşağıya inebileceğini düşünmüyor musun?

Olgun mümin ise sıkıntıdan kurtulduğunda derhal Rabbine şükrediyor. Kendisinin önceki durumunda olan kimselerin de sıkıntılarını atlatması için Allah’a dua ediyor, onlara yardım ediyor. Bir yandan da hayatın imtihan olduğunu, bugünkü rahatlık ve ferahın sonsuza kadar gitmeyeceğini, yarın tekrar sıkıntı ile karşılaşabileceğini her an göz önünde bulunduruyor. Dünya imtihanı bitmediğine göre nimet ve sıkıntı ile sınanma da bitmeyecek. “Artık cennetliksin” sözünü duymadıkça dünyada rahat olmadığını biliyor.

İşte imtihanı bu ikinci gruptakiler kazanıyor. Allah onların günahlarını affediyor, onlar için büyük mükâfatlar hazırlıyor.

İşte bu iki imtihan hakkında Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur. Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak, elbette "Kötülükler benden gitti" der. Çünkü o (bunu derken) şımarıktır, kibirlidir. Ancak sabredip güzel iş yapanlar böyle değildir. İşte onlar için bir bağış ve bir büyük mükâfat vardır.” (Hûd, 9-11)

Olgun mümin hakkında Allah Resûlü ne buyurmuştu hatırlayalım:

“Müminin işine hayret edilir! Onun her işi kendisi hakkında hayırlıdır ve bu durum müminden başkası için söz konusu değildir. Bir rahatlık ile karşılaşırsa buna şükreder ve bu durum onun için hayırlı olur. Bir sıkıntı ile karşılaşırsa sabreder ve bu durum onun için hayırlı olur.” (Müslim, “Zühd”, 64)

Rabbimiz cümlemizi hamlıktan muhafaza eylesin, bizleri olgun ve şuurlu müminlerden eylesin.
 

Son mesajlar