Tefsir Nuzul Sebeblerini Bilmenin Yararlari

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,945
10,815
1,626
GİRİŞ

İnsan fitratinin tasvib ettigi inanc istemini emrederken, kulu Rabbine ulaştiran ibadet şeklini teşvik ederken, din ve dünya işlerini ahenkli bir şekilde düzenleyen ve böylece insani hem ahirette hem de bu dünyada mutlu kilan, bir düzene yöneltirken veya insanlari birbirlerine kardeşlik ve muhabbet baglari ile baglayan ve bu suretle onlari şeref ve azametin zirvesine yükselten ahlak kaidelerine yönlendirirken oldugu gibi, Kur´an-i Kerim´in her ayeti, daima bir hikmete mebni olarak inmiştir.

Kur´an-i Kerim´de bazi olaylarin hemen akabinde, nazil olmuş ayetler vardir. Bu olaylarin vuku bulmasi, ayetlerin inmesini gerekli kilmiştir. İşte ayetlerin inmesine yolacan bu olaylara tefsir ilminde “Esbabu´n-Nuzul”adi verilir.

Nuzul sebebi ; Hz. Peygamber (s.a.v.) zamaninda vuku bulan, Allah hükmünü aciklayici, bir veya daha cok ayetin inmesine sebeb olan bir olaydan, yahut hazir bulunanlardan biri tarafindan Hz. Peygamber (s.a.v.)´e yönetilen bir sorudan ibarettir ki, işte bu soruya cevap teşkil etmek üzere bir yxa da daha cok ayet nazil olmuştur.

Kur´an-i Kerim´de her ayetin, nuzulunu gerekli kilan bir sebeb mevcut degildir. Nuzul sebebi olan ayetler oldugu gibi olmayanlar da vardir. İşte bu sebebledir ki, alimler, Kur´an-i Kerim´i bu yönden iki kisma ayirmişlardir. Birincisi, dogrudan herhangi bir sebeble bagli olmaksizin nasil olan ayetler ki, ayetlerin büyük bir kismi böyledir. İkinci ise, belli bir sebebe bagli olarak nazil olan ayetlerdir.

Olay, ancak Hz. Peygamber (s.a.v.) devrinde vuku bulmuşsa ayetler icin bir nuzul sebebi olarak kabul edilir. Önceki peygamberler zamaninda meydana gelen ve bize Allah tarafindan Kur´an-i Kerim´de anlatilan, eski ummetlerin peygamberini yalanlamalari ve bu yüzden ilahi azaba dücar olmalari ile ilgili olaylara gelince, bu olaylar ayetlerin nuzulu icin bir sebeb kabul edilmezler.

Ayni şekilde, Kiyamet gününe ait durumlar ve o gün insanlarin karşilaşacaklari nimet ve azab gibi Allah´inbize Kur´an-i Kerim´de haber verdigi istikbale dair olaylar da nzul sebeblerinden sayilmazlar.

Nuzul sebeblerini bilmek icin takib edilecek yegane yol, Hz. Peygamber (s.a.v.)´in sözlerini işitmiş, ayetlerin inişine şahid olmuş ve dolasiyla onlarin hangi şartlarda ve nicin indigini bilmiş olan sahabeden yapilacak sahih nakilden ibarettir.

İmam el-Vahidi bu konuya işaret ederek şöyle der :

“Kur´an ayetleinin nuzul sebebleri hakkinda söz söylemek, ancak Kur´an´in inişine şahid olan, sebeblere vakif bulunan ve sebebleri bilmek icin gayret gösterip araştirmada bulunan kimseleren rivayet etmek ve duymak suretiyle caiz olur.”

Din, bu ilimde, bilmeden konuşup da hataya düşen kimseyi cehennem ateşiyle tehdit etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmuştur :
“Kim bilmeden Kur´an hakkinda yalan söylerse, cehennemdeki yerini hazirlasin”(Hadis-i Şerif, Ahmed b. Hanbel ve Tirmizi rivayet etmiştir.)

İmam ez-Zerkeşi ise bu konuda şunlari söyler :

“Nuzul Sebebi, sahabenin bilebilecegi bir şeydir. Cünkü onlar, ayetlerin inmesine yolacan durum ve olaylari kuşatan karinelere (sebeblere) vakif bulunmaktadirlar.”
(Esbab-i Nuzul- Abdulfettah el-Kadi, Sf. 13-14/Prof. Dr. Salih Akdemir)
 
  • Beğen
Tepkiler: SiyahSancaktaR

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,945
10,815
1,626
NUZUL SEBEBLERİNİ BİLMENİN YARARLARI

Nuzul sebeblerini bilmenin bir cok yarari vardir. İmam Bedreddin ez-Zerkeşi, “el-Burhan´inda, İmam Celaleddin es-Suyuti ise “İtkan”inda bu yararlari zikretmişlerdir. Biz burada en önemli olanlarini aşagidaki şekilde zikretmekle yetinecegiz :

1. Hükmün va´z oluşuna neden olan hikmeti bilmek. Şüphesiz ki, hikmeti bilmek, mu´mini, Allahu Teala´nin ahkamini tenfiz etmeye (yerine getirmeye) ve O´nun emrettigi şeylerle amel etmeye teşvik eder ; cünkü O, söz konusu hükümlerin yerine getirilmesi, emirlerle amel edilmesi sonucunda ortaya cikacak yararlari ve meziyetleri apacik görmekte hic bir güclük cekmez.

İş o zaman Allah´a olan imani kuvvetlenir ve O´na daha yakinen inanir. Diger taraftan hikmeti bilmek, inanmayanlari da Allahu Teala´nin ahkamina inanmaya teşvik eder ; cünkü o da, bu ahkamini boş yere va´z edilmeyip, insanligin yararlarini gercekleştirmek ve onun mevkiini yükseltmek üzere calişmak icin vaz´edildigini kolayca görür.

2. Ayetlerin ifade etmek istedikleri manalara vakif olmak ve bu hususta vaki olabilecek güclükleri gidermek hususunda sebebi nuzulden yardim istemek (yararlanmak). Cünkü, Kur´an-i Kerim´de öyle ayetler vardir ki, onlardan neler kastedildigi, ancak nuzul sebebleri bilindigi takdirde anlaşilabilir. Öyle ki, şayet bu sebebler bilinmemiş olsaydi, ayetleri anlama hususunda hataya düşülmüş olunurdu.

İmam el-Vahidi bu konuda şöyle der :
“Kissalarina ve nuzul sebebine vakif olmadikca, ayetlerin tefsirini bilmek mümkün degildir.”

İbn Teymiyye de bu konudaki görüşünü şöyle ifade eder :
“Nuzul sebebini bilmek, ayetlerin anlaşilmasina yardim eder ; cünkü, sebebin bilinmesi musebbbin (yani sebebin ortaya cikardigi sonucun) bilinmesine neden olur.

İbn-i Dakik el-İd ise şöyle der :
“Ayetin nuzul sebebini aciklamak, Kur´an-i Kerim´in ihtiva ettigi manalarin anlaşilmasi hususunda en güvenilir yoldur.”

Şimdi nuzul sebeblerini bilmenin yararlarina dair Ku´an-i Kerim´den örnekler sunalim.

Bakara Suresi´nin 115. ayetinde Allahu teala şöyle buyurmaktadir :
“Dogu da bati da Allah´indir. O halde, ne tarafa yönelirseniz yönelin, Allah oradadir. Şüphesiz Allah, (her yeri) kaplayan ve (her şeyi) bilendir.”

Bu ayetin zahir manasi, insanin, dönmeyi diledigi her hangi bir yönde (istedigi tarafa yönelerek) namaz kilabilecegine, dolasiyla ister sefei, isterse mukim olsun, Kabeýe dogru dönmesinin gerekli olmadigini ifade etmektedir. Ancak, ayetin seferde iken nafile namaz kilan ve kibleyi bilmedigi icin ictihadina göre namaz kilan kimse hakkinda nazil oldugu bilinince, ayetin zahir manasinin kastedilmedigi, fakat kastolunan, seferde iken nafile namaz kilan veya kibleyi bilmedigi icin ictihadina göre namazi eda eden kimseye gösterilen kolaylik oldugu anlaşilir.

Ez-Zerkeşi “el-Burhan”adli eserinde bu ayetle ilgili olarak şunlari söyler :
“Sadece ayetin lafzindan anlaşilan manayla yetinmiş olsaydik, ister sefer- de, isterse hazirda olsun, namaz kilan kimsenin,namazda kibleye dönmesinin gerekli olmamasi icab ederdi. Oysa böyle bir durum İcma´a aykiridir.

Görüldügü gibi, sebebi bilinmedikce ayetten kastolunan mana anlaşilmamaktadir. Bu ayet, Hz. Peygamber Mekke´den Medine´ye giderken, devesinin üzerinde, devesinin onu yönelttigi yöne dogru namaz kildigi bir sirada nazil olmuştur. Böylece ayetten neyin kastedilmiş oldugu anlaşilmiş olmaktadir.
 
  • Beğen
Tepkiler: SiyahSancaktaR

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,945
10,815
1,626
Bakara suresinin 158. ayetinde ise Allah Teala şöyle buyurmaktadir :

“Safa ve Merve, Allah´in alametlerindendir. O halde kim Beyt´i (Kabe´yi) hacceder, ya da umre yaparsa, bu iki yeri tavaf etmesinde bir sakinca yoktur. Kim icinden gelerek bir iyilik yaparsa (bilmiş olsun ki) Allah iyilikle mukabele eder ve (iyiligi hak edeni) bilendir.” Ayetin zahiri manasi, Safa ve Merve arasinda sa´y yapmanin farz olmamasini gerektirmektedir. Ancak ayetin nuzul sebebi şu olaydir : Sahabe, cahiliyye adetlerinden oldugu gerekcesiyle, Safa ve Merve arasinda sa´y yapmaktan endişe duyuyor ve dolayisiyla bundan kaciniyordu. Söz konusu ayet onlarin bu endişesini bertaraf etti. Bu ise, sa´y yapmanin farz oldugunu ortadan kaldirmaz.

Al-i İmran suresinin 188. ayetinde ise, şöyle buyurulmaktadir :

“Yaptiklarindan hoşlanan ve yapmadiklarini ile de kurtulacaklarini sanma! Cünkü elem verici azab onlar icindir.” Mervan b. el-Hakem söz konusu ayetin manasini anlamakta güclük cekerek şöyle dedi : “Şayet yaptiklarindan hoşlanan ve yapmadiklari ile de övülmek isteyen her insan azab görecekse, o zaman bu, hic birimiz azabtan kurtulamayacagiz demektir.”İşte Mervan´in ayetin gercek manasini anlamakta karşilaştigi bu müşkil, Abdullah b. Abbas (r.a.)´in ona ayetin sebebi nuzulunu aciklamasina kadar sürmüştür.

Ayet, Hz. Peygamber (s.a.v.) ´in Ehli Kitab´a bir şey sormasi, onlarin ise hakikati gizleyip O´na başka bir şey söylemeleri, hal böyle iken, Hz. Peygamber (s.a.v.)´e kendilerini sanki, ona dogru cevap vermiş gibi göstermeleri ve bu da yetmiyormuş gibi, bir de bunun icin övülmek istemeleri yani Allah elcisinden kendilerini övmesini istemeleri üzerine nazil olmuştur. Ayeti gerektigi şekilde anlayinca, Mervan´in kalbi itminan bulmuş ve ayetteki tehdidin mu´minler icin degil, fakat, Ehli Kitab icin oldugunu söylemiştir.(Buhari, K. et-Tefsir Al-i İmran, 16 ; Muslim, Sahih K. el-munafikin B. 8.)

Yine, Yüce Alölah, Talak suresinin 4. ayetinde şöyle buyurmaktadir :

“Kadinlariniz icinde hayizdan kesilenler ve henüz adet görmemiş olanlarin iddetleri hususunda şüpheye düştü iseniz biliniz ki, onlarin iddetleri üc aydir.” Bazi imamlar, ayetten gecen ibaresindeki şarttan neyin kasdedildigini anlamakta güclük cekmişlerdir. Öyle ki Kahiriye mezhebi, hayizdan kesilen kadinin bu konuda şüpheye düşmedigi takdirde, iddet beklemeyecegi görüşüne kail olmuştur. Ancak ayetin nuzul sebebi şarttan neyin kasdedildigini aciklayarak, bu konuda gercegi ortaya cikarmaktadir. Ayetin nuzul sebebi şudur :

Kadinlar iddetleri ile ilgili “Boşanmiş kadinlar, kendi kendilerine üc aybaşi hali beklerler”(Bakara, 228.), “İcinizden ölenlerin birakmiş oldugu eşler kendi kendilerine dört ay on gün beklerler”(Bakara, 234.)ayetleri nazil oldugu zaman, sahabe, “Kadinlarin iddetlerinden sadece zikredilmeyenler kaldi ki, onlar da yaşli kadinlar ile kücük kiz cocuklarin iddetleridir. Bunun üzerine “Kadinlariniz icin hayizdan kesinlerler ile...”ayet-i nazil oldu.(Bu haberi Hakim Ubey b. Kab´tan rivayet etmiştir.)

Böylece acikca görülm,ektedir ki ; ayet onlarin iddetleri ile ilgili hükmü bilmeyen ve dolayisiyla, onlarinda iddet beklemelerinin gerekli olup olmadigi veya iddetlerinin Bakara suresinde zikredilen kadinlarin iddetleri gibi olup olmadigi hususunda şüphey düşen kimseye hitabtan ibarettir. O halde, ibaresinin manasi, “Onlarla ilgili hükmü anlamakta müşkilat cekiyorsaniz ve iddetlerini nasil bekleyeceklerini bilmiyorsaniz, onlarla ilgili hüküm budur”demektir.
 
  • Beğen
Tepkiler: SiyahSancaktaR

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,945
10,815
1,626
3.”Hasr”şüphesini ortadan kaldirmaktir. İmam eş-Şafii “De ki, bana vahyolunanda, yiyen bir kimsenin yiyecekleri icinde, leş, akitilmiş kan, domuz eti (ki o piştir) veya günah işleneek Allah´tan başkasi adina kesilen hayvan dişinda, yenmesinin haram olduguna dair bir şey bulamiyorum.”(En´am, 145.) ayeti ile ilgili olarak şunlari söyler. “Kafirler, Allah´in helal kildiklarini haram, haram kildiklarini ise helal kildiklari ve böylece ters düşüp O´na muhalefet ettikleri zaman, söz konusu, ayet, onlarin gayelerine karşi cikmak üzere nazil olmuştur. Sanki Allah onlara şöyle demiştir :

“Bizim haram kildiklarimizdan, başka haram, helal kildiklarimizdan başka da helal yoktur. Bu durum aynen şuna benzemektedir. Biri sana, “Bugün tatli yeme”derken sen de ona, “Bugün tatlidan başka bir şey yemeyecegim”dersen, burada amac sadece karşi cikmaktir, oysa, hakikati inkar veya reddetmek diye bir şey asla söz konusu degildir.

Buna göre Allah sanki : “Sizlerin helal kilmiş oldugunuz, leş, kan, domuz eti ve Allah´tan başkasi adina kesilen hayvandan başka haram yoktur”şeklinde buyurmuştur ve böylece bunlarin dişindakilerin helal oldugunu kasdetmemiş olmaktadir. Cünkü amac haram kilmayi tesbit etmektir. Yoksa helal olanlari belirlemek degildir. İmam el-Harameyn bu konuda şöyle der : Bu son derece güzel bir görüştür.

Şayet İmam eş-Şafii cikip da daha önceden bu görüşü (ifade etmiş) ortaya koymamiş olsaydi. İmam Malik´in, haramlarin ayette zikrolununlarla hasredilmesine (sinirlanmasina) karşi cikmasina cevap vermezdik. Buna göre, ayetteki hasr, Alah (c.c.) tarafindan kasdedilmemiş olup, şekli bir hasr´dan başka bir şey degildir. Bundan maksad ise, Allah ve Resulunun kafirlere muhalefet etmeleri ve amaclarina zit bir şekilde onlarla muamelede bulunmlaridir.

4. Hakkinda ayet inen kimsenin adinin bilinmesi ve böylece başkasi ile kariştirilmamasi icin ayette mübhem olanin belirtilmesidir. Cünkü başkasi ile kariştirlacak olursa, sucsuz olan ihtam olunabilir. Suclu ise af edilebilir. Mesela, Mervan b. el-Hakem “Ana ve babasina “öf, biktim sizden! Benden evvel bu kadar nesiller gelip gectigi (ve hic biri dirilmedigi halde) beni (diriltip kabirden) cikarilmakla mi korkutuyorsunuz?”diyen kimse...”(Ahkaf, 17.) ayetinin Abdurrahman b. Ebu Bekir hakkinda oldugunu söylemişti. Bunun üzerine mu´minlerin annesi Hz. Aişe (r.a.) ona karşi cikmiş ve kendisine ayetin nuzul sebebini aciklayarak şöyle demiştir : “Alla´a yemin ederim ki, O, (Abdurrahman b. Ebi Bekir) degildir. Şayet bu ayetin kimin hakkinda indigini söylemek isteseydim, söylerdim. Allah´a yemin ederim ki, Ebu Bekir´in ailesi hakkinda benim sucsuz oldugumu gösteren ayetler dişinda hic bir ayet nazil olmamiştir.”

5. Kur´an´in ezberlenmesinin ve anlaşilmasinin kolaylaştirilmasi ve böylece ayeti dinleyen herkesin zihninde vahyin yer etmesidir. Bütün bunlar nzul sebebi bilinince daha kolay olur. Cünkü, sebeblerin neticelere, hükümlerin olaylara ve olaylarin da şahislara, zamanlara ve mekanlara baglanmasi...

İşte bütün bunlar, eşyanin zihinde yer etmesi, oraya nakşedilmesi ve gerektiginde kolayca hatirlanmasi icin bir sebebtirler. Bu, cagrişim kanununun bir sonucudur.

6. Ayetlerin nuzul sebeblerine vakif olmak, onlarin ulaşmak istedikleri gayeyi anlamaya, ihtiva ettikleri sirri ve amaclari kavramaya yardimci olur. Bu ayetler hakkinda düşünmek ve tedebbürde bulunmak, onlara göre amel etmek bakimindan en etkili yoldur. Cünkü Yüce Allah, Sad suresinin 29. ayetinde, ayetlerin üzerinde düşünmemizi emretmektedir.”(Bu) Mubarek bir kitabtir. O´nu sana indirdik ki, ayetlerini düşüsünler ve akli selim sahipleri ögüt alsinlar.”

Şunu bilmek gerekir ki sahabi, Kur´an´dan bir ayet hakkinda bir şeydigi zaman, onun bu sözü, bazan ayetin nuzul sebebini aciklayici, bazan da ayetin manasini tefsir ve şerh edici mahiyette olur.
 
Son düzenleme:
  • Beğen
Tepkiler: SiyahSancaktaR

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,945
10,815
1,626
Eger, Ayetin ya da ayetlerin nuzul sebebi şudur”derse, bu ibare, nuzul sebebinin zikredilmesi hususunda bir nass teşkil eder. Eger, “Falan hadise vuku buldugunu ya da Hz. Peygamber (s.a.v.)´e falan komnuda soru yöneltildi de falan (şu şu) ayetler nazil oldu”derse, bu ibare de nzul sebebinin aciklanmasi hususunda bir nass hükmündedir. Cünkü, ayet ya da ayetlerin, olayin veya sualin vuku bulmasi üzerine nazil oldugunu zikretmektedir. Bunun anlami şudur : Nuzul sebebi, söz konusu olay ya da sualdir.

Daha önceki ibare gibi bu ibare de, nuzul sebebinin belirlenmesi bakimindan acik iki siga (kalip) hükmündedir. Cünkü başka türlü anlaşilmalari mümkün degildir.

Eger sahabi “Bu ayetlerden maksat şudur veya bu ayet şunu delalet etmektedir veya bu ayetten şu anlaşiliyor”gibi ya da buna benzer ibareler kullaniyorsa, ya da ayetin mufredati ile ilgili şerhler yapiyorsa (bil ki) bütün bunlar, ayetin tefsiri ve medlulunun beyani sadedinde aciklamalardir.”

Eger “Bu ayet falan şey hakkinda nazil oldu”derse, bu ibare, kendisiyle ayni zamanda hem nuzul sebebinin hem de ayetin manasinin kasdedilmesine musaid bir ibaredir.

“Bu ayet falan kimse, muminlerden, kafirlerden, ya da kitab ehlinden bir topluluk ve ya falan hadise hakkinda nazil oldu”derse, bu sözden kasdolunan ayetin nuzul sebebidir.

“Falan şeye teşvik ya da falan şeye irşad icin indi”derse, bundan kasdolunan ayetin tefsiridir.

“Falan şey hakkinda nazil oldu”şeklinde ibaresinin tefsir kitablarinda sık sık yer almasi üzerine, lim. İmam ez-Zerkeşi “el-Burhan”adli eserinde şunlari söyler : “Sahabe ve tabiin´in adetinde bilindigi üzere, onlardan biri “Bu ayet falan şey hakkinda nazil oldu”dese, bununla, o, bu ayetin şu hükmü ihtiva ettigini kasdeder, yoksa bunun ayetin nuzul sebebi oldugunu kasdetmez.

“Bu ayet falan şey hakkinda nazil oldu”şeklinde sahabe sözü, Hz. Peygamber (s.a.v.)´e ulaşan merfu hadis hükmündedir. Eger kendisine ulaşan sened sahih olur ve Mucahid, İkrime ve Said b. Cubeyr gibi, sahabeden nakilde bulunan tefsir imamlarindan olursa, daha önce zikrettigimiz tüm hususlarda tabiinde tipki sahabe gibidir.

Nuzul sebebleri icinde sadece senedi sahih, subutu kesin olanlarin, ayetlerin ruhuna ve hedefine uygun düşenleri, siyak ve sibakiyla uyum halinde bulunanlari, İslam akidesinin esaslarindan hic biri ile catişmayanlari, şeriatin nasslarindan hic biriyle celişki halinde bulunmayanlari, İslam alimlerinin üzerinde icmaya vardiklari ve ummetin riza göstererek ve kabul ederek naklettikleri kaidelerden hic biriyle celişkiye düşmeyenleri zikretmekle iktifa edecegim.

Senedi ve metni zayif olan, ayetlerin genel anlami ile ruhuna uygun düşmeyen, siyak ve sibaki ile uyum halinde bulunmayan, dinin esaslarindan biri ile celişen, İslam´in nasslarindan biri ile catişan, veya İslam alimlerinin üzerinde icmaya vardiklari kaidelerle celişkiye düşen haberlere gelince, onlara hic bir şekilde deger vermeyecegiz ve onlari calişmamiza almayacagiz.

Ayetin yada surenin nuzulu icin bir cok sebeb mevcut ise, sened bakimindan en sihhatli, rivayet tariki bakimindan en kuvvetli olanini ve ayetin ya da surenin manasina en uygun düşenini zikretmeyi tercih edecegiz.

Tercih bakimindan sebebler eşit seviyede iseler, bu takdirde, iclerinden en faydali olanlari ve en cok meziyet ihtiva edenleri zikredecegiz. Yanliz Allah´tan yardim dileriz. Cünkü tevfik Allah´tandir.
(Esbab-i Nuzul- Abdulfettah el-Kadi, Sf. 15-22/Prof. Dr. Salih Akdemir)
 
  • Beğen
Tepkiler: SiyahSancaktaR

Son mesajlar