Şiirlerle Menkıbeler_Efendimiz 23 - DAVET MEKTUPLARI

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
ABDLLATİF UYAN


Habeş hükümdarına

Peygamber Efendimiz, istedi ki nihayet,

Dünyanın her yerine yayılsın islamiyet.

İnsanlar iman edip, hep müslüman olsunlar.
Cehennem azabından böylece kurtulsunlar.

Zira o, rahmeten lil âlemindir ki mutlak,
Geldi bütün âleme, yani rahmet olarak.

Çevre hükümdarlara, işte bu gaye ile,
Birer mektup yazarak, gönderdi Eshabiyle.

İslama davet etti mektuplarla onları.
Seçkin sahabilerle, gönderdi mektupları.

Mühür kazılmış idi mübarek yüzüğünde.
(Muhammed Resulullah) yazılıydı üstünde.

Mühürlü mektupları götüren sahabiler,
O sabah, o yerlerin lisanını bildiler.

Amr ibni Ümeyye’yi, tensib edip bu işe,
Gönderdi Habeşistan meliki Necaşi’ye.

O, mektubu alarak, koyuldu yola hemen.
Vardı Habeşistan’a, fazla vakit geçmeden.

Resulün mektubuyla, o içeri girince,
Melik, tahtından inip, tevazu etti nice.

Hürmet ile öperek Resulün mektubunu,
Yüz ve gözüne sürüp, okuttu hemen onu.

Mektup, Besmele ile başlıyordu ilk önce.
Onu müteakiben yazılmıştı şöylece:

(Allah’ın Resulünden, Habeş hükümdarına!
Selam olsun, Allah’ın imanlı kullarına.

Ey melik, selamette olmanızı dilerim.
Sana nimetlerinden, Allah’a hamdederim.

Allahü teâlâdan başka bir ilah yoktur.
Her şeye gücü yeten, hakiki ilah Odur.

Şehadet ederim ki, Adem’i Hak teâlâ,
Nasıl yarattı ise kudretiyle evvela,

Hazret-i İsa’yı da, hiç babasız olarak,
Yine kudreti ile yarattı cenab-ı Hak.

Ey hükümdar, ben seni, hiç ortağı olmayan,
Allah’a inanmaya çağırıyorum şu an.

Benim bu davetime, sen de eyle icabet.
Yalnız Hak teâlâya, yap kulluk ve ibadet.

Ben, Allah tarafından gelen bir peygamberim.
Ve Ona inanmaya seni davet ederim.)

Hükümdar, bu mektubu edep ile dinledi.
Şehadeti getirip, derhal iman eyledi.

Bu bahtiyar hükümdar, vakta ki etti iman,
Hemen bu imanını herkese etti ilan.

Daha sonra dedi ki: (Yemin ederim ki ben,
O, Allah tarafından Resuldür hakikaten.

Ve yemin ederim ki, o zat, ehl-i kitabın,
Beklemekte olduğu Peygamberdir bihakkın.

İmkânım olsa idi, giderek bin zevk ile,
Şereflenmek isterdim mübarek hizmetiyle.)

Mektup için çok güzel bir kutu yaptırarak,
Koydu onun içine, çok hürmetli olarak.

Dedi: (Resulullahın mektubu bizde iken,
Hiç hayır ve bereket, ayrılmaz ülkemizden.)
 

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Herakliyus’a mektup

Peygamber Efendimiz, Hudeybiye’den sonra,

Mektuplar yazdırmıştı, bazı hükümdarlara.

Ve Rum imparatoru Herakliyus’a dahi,
Gönderdi Eshabından hem Dıhye-i Kelbi’yi.

O ara Herakliyus, Kudüs’te bulunurdu.
Dıhye dahi arayıp, Kudüs'te onu buldu.

Yakın adamlarıyla bir temas kurdu önce.
Onlar onu dinleyip, dediler ki hemence:

(Görüşmek istiyorsan imparatorla eğer,
Huzuruna girince, eğilmen icab eder.

Yanına daha fazla yaklaştığında ise,
Derhal yere kapanıp, varacaksın secdeye.

Ve yine imparator, vermeden sana izin,
Tevessül etme zinhar, secdeden kalkmak için.)

Dıhye-i Kelbi için, ağır geldi bu laflar.
Dedi ki: (İmparator, ne için böyle yapar?

Halbuki böyle değil bizim Peygamberimiz.
Allah’tan başkasına, biz secde eylemeyiz.)

Adamlar dediler ki: (Secde etmezsen eğer,
O zaman huzurundan, kovar seni o Kayser.)

Dıhye hayret ederek, dedi ki en nihayet:
(Bizim Peygamberimiz mütevazıdır gayet.

Önünde, başkasının, değil ki secdesine,
Razı olmaz katiyen hafif eğilmesine.

Onunla, köle bile isterse görüşmeyi,
Kabul eder ve dinler, her ne ise isteği.

Onunla her isteyen, rahatlıkla görüşür.
Ona tâbi olanlar, şereflidir ve hürdür.)

Adamlar dinleyince Dıhye'den bu sözleri,
Dediler ki: (Madem sen, yapmıyorsun secdeyi,

O zaman o mektubu, Kayser’e vermek için,
Daha başka bir yol var, hiç secde etmeksizin.

Sarayının önünde, onun bir yeri vardır.
Mektubu oraya koy, çıkarken görür, alır.)

O da, koydu o yere Resulün mektubunu.
İmparator çıkarken, gördü ve aldı onu.

Derhal adamlarına emretti ki o zaman:
(Tercüman gelsin bana, Arapçadan anlayan.)

Bir tercüman geldi ve okudu hükümdara.
Yazılmış: (Selam olsun imanı olanlara.

Ey Rumların büyüğü, islamı kabul et ki,
Elde etmiş olasın ebedi saadeti.

Eğer kabul etmezsen, ölünce bil ki yarın,
Vebali sana olur bu hıristiyan halkın.)

Tercüman, o mektubu ona okuduğu an,
Terler dökülüyordu hükümdarın alnından.

Üskufuna sordu ki: (Bu, nasıl bir haberdir?)
Dedi: (O, geleceği bilinen Peygamberdir.)

Sordu ki: (Ne yapmamı ediyorsun tavsiye?)
Dedi: (Ona tâbi ol, sana ne yazdı ise.)

Herakliyus dedi ki: (Tâbi olursam eğer,
Benim hükümdarlığım ve tahtım elden gider.

Evet, biliyorum ki, Peygamberdir o mutlak.
Lakin iman edersem, öldürür beni bu halk.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
O zat peygamberdir

Herakliyus, okuyup Resulün mektubunu,

Araştırmak istedi Onun kim olduğunu.

Hemen emir verdi ki Şam'daki adamına:
(Aynı soydan birini, ara bul, gönder bana.)

İmana gelmemişti o vakit Ebu Süfyan.
Ticaret maksadıyle, Gazze'deydi o zaman.

Herakl’in o adamı, bu emir üzerine,
Harekete geçerek, geldi Gazze şehrine.

Bunu, şöyle anlatır sonradan Ebu Süfyan:
Kervanımla Gazze'de bulunurken bir zaman,

Kayser'in adamları, gelip bizi gördüler.
Ve acele kayser'in yanına götürdüler.

Baktım, bir azametle tahtında otururdu.
Vezir ve keşişleri, etrafında dururdu.

Bize bakıp sordu ki: (Nübüvvet dava eden,
O kimseye, hanginiz yakındır soy yönünden?)

Ben dedim ki: (Ey melik, ben, bunlara kıyasla,
O kimseye, neseben yakınım daha fazla.)

Ona yakınlığımı bilince Herakliyus,
Bana, işaret ile (Yaklaş!) dedi bahusus.

Ve sordu ki: (O zatın, nasıldır neseb hali?)
Dedim: (Neseb yönünden, şereflidir bir hayli.)

Sordu ki: (Ondan gayri, nübüvvet dava eden,
Bir kimse olmuş muydu kavminizde evvelden?)

Ben, (Olmadı) deyince, yine sual etti ki:
(Ecdadından hükümdar var mıydı Onun peki?)

Ben, (Yok idi) deyince, sordu ki bana tekrar:
(Zengin midir fakir mi, Ona tâbi olanlar?)

(Fakirdirler) deyince, sordu ki bana yine:
(Artar mı azalır mı, müminler günden güne?)

Ben, (Artıyor) deyince, sordu ki bana hemen:
(Ayrılan oluyor mu imana gelenlerden?)

Ben, (Olmuyor) deyince, sordu ki bana yine:
(Hiç şahid oldunuz mu yalan söylediğine?)

Dedim: (Hiç rastlamadık, doğru sözlü biridir.
Zaten Onun bir ismi, Muhammed-ül emin’dir.)

Herakl’in sualleri, nihayet erdi sona.
Bir miktar düşünerek, şunları dedi bana:

(Madem ki şereflidir o kimsenin nesebi,
Zaten şerefli olur, soy yönünden her Nebi.

Ondan başka bir kişi, bu davada olmamış.
Demek ki, başkasını taklide kalkışmamış.

Hiç hükümdar yok ise ecdadı arasında,
Demek ki, gözü yoktur dünya saltanatında.

Diyorsun ki, fakirdir o zatın tâbileri,
Sair Nebilerin de fakirdi ümmetleri.

Sayıları gün be gün artıyorsa, gerçekten,
Ehl-i hakkın şiarı böyledir hakikaten.

Ona iman edenler, hiç ayrılmıyor ise,
Bu da gösteriyor ki, peygamberdir o kimse.

Hem o zat, hayatında söylememiş hiç yalan.
Zaten yalan söylemez gerçek peygamber olan.

Bu vasıflar, sadece Peygamberlerde olur.
Ona tâbi olanlar, ebediyen kurtulur.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
İmandan mahrum oldu

Herakliyus, hazret-i Dıhye'ye, sonra hemen,

Dedi ki: (Peygamberdir seni bana gönderen.

Lakin iman edersem, öldürür rumlar beni.
Şimdi ben, bir kimseye göndereyim ki seni,

İsmi Degatır olup, çok ilim sahibidir.
Cümle hıristiyanlar, o âlime tâbidir.

O, senin davetinle olur ise müslüman,
Ben dahi imanımı açıklarım o zaman.)

Hazret-i Dıhye dahi, arayıp buldu onu.
Okudu kendisine, Resulün mektubunu.

Degatır, o mektubu dikkatle dinleyince,
Ona, bütün kalbiyle iman etti hemence.

Dedi ki: (Ey kardeşim, o seni gönderen zat,
Allah’ın Resulüdür, inandım ben de bizzat.

Zira ben okudum ki semavi kitaplarda,
Ahir zaman Nebisi, gelir bu aralarda.)

Siyah elbisesini çıkarıp üzerinden,
Yerine, beyaz renkli elbise giydi hemen.

Daha sonra, eline asasını alarak,
Yöneldi kiliseye, iman etmiş olarak.

O an kalabalıktı kilise de bir hayli.
Onlara hitab edip, dedi ki: (Ey ahali!

Mühim bir haberim var, dinleyin beni lütfen!
Bir mektup geldi bize, Muhammed-ül emin'den.

Bizi davet ediyor Allah’ın birliğine.
Şahsen ben iman ettim, Onun nübüvvetine.

Zira ahir zamanda geleceği beklenen,
Peygamber işte budur, şüphe yok hakikaten.)

O böyle söyleyince, bilcümle iseviler,
Hücum edip, döverek, onu şehid ettiler.

Hazret-i Dıhye dahi, gördü bu olan şeyi.
Dönüp, Herakliyus'a nakletti hadiseyi.

Herakliyus dedi ki: (Demedim mi ben sana.
Onları ben diyeydim, uğrardım aynısına.)

Denedi kendi dahi, bu işi en nihayet.
Bilcümle âlimleri, yanına etti davet.

Kapıları kapatıp, dedi ki âlimlere:
(Dinleyin, çok mühim bir haberim var sizlere.

Ahir zaman Nebisi, Muhammed-ül emin'den,
Bana bir mektup geldi, okuyordum demin ben.

Bizi davet ediyor mektubunda dinine.
Ben şahsen iman ettim, Onun nübüvvetine.

Siz de iman edin ki, saadete kavuşmak,
Ona iman etmekle müyesser olur ancak.)

Duyunca bu sözleri, hıristiyanlar ondan,
Başlarını çevirip, ayrıldılar oradan.

Gördü ki, katılmadı hiçbirisi kendine,
Onları, huzuruna çağırdı tekrar yine.

Dedi ki: (Ben sizleri, imtihan etmiş idim.
Dinde sabit misiniz, öğrenmek istemiştim.

Şu anda öğrendim ki, kuvvetliymiş dininiz.
Çok teşekkür ederim, beni memnun ettiniz.)

Böylece maruz kaldı sonsuz bir felakete.
Tercih etti dünyayı, ebedi saadete.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Hüsrev Perviz’e mektup

Allah’ın Sevgilisi, davet için bu dine,

Mektup gönderiyordu çevre meliklerine.

Acem kisrası olan Hüsrev Perviz’e dahi,
Göndermişti Abdullah adlı bir sahabiyi.

Abdullah, veda edip hemen Efendimize,
Götürüp o mektubu, verdi Hüsrev Perviz’e.

Kisra, onu okuyup huzuru kaçtı birden.
Ve mektubu yırtarak, yere attı kibrinden.

Bununla da kalmayıp, çok kudurdu ve azdı.
Yemen valisi olan Taran’a mektup yazdı.

Dedi: (Şöyle duydum ki, biri çıkmış Mekke'de.
Nübüvvet davasında bulunurmuş o yerde.

Ona, iki kimseyi gönder de askerinden,
Bağlayıp getirsinler, huzuruma acilen.)

Taran, Hüsrev Perviz'in bu emri gereğince,
Banub ile Cerces’e görev verdi hemence.

Geldiler o ikisi, Resulün huzuruna.
Dediler ki: (Kisramız emretmiş ki Taran'a,

Gönderip iki kişi, seni tevkif edeler.
Ve acilen Kisra'nın yanına ileteler.

İşte biz, bu görevle şu anda geldik size.
Alıp götüreceğiz, seni Hüsrev Perviz'e.)

Resulullah onlara, gösterip mülayemet,
Banub ile Cerces'i islama etti davet.

Dediler ki: (Biz asla, girmeyiz dininize.
Biz geldik, götürelim seni melikimize.

Aksi halde şehinşah, katleder cümlenizi.
Yahut vatanınızdan ayırır, sürer sizi.)

Onlar bu küstahane sözleri söyler iken,
Titrerdi vücudları, Resulün heybetinden.

Buyurdu ki: (Bu gece, varın siz yerinize.
Yarın birşey yaparız ne icab eder ise.)

Çıkıp, birbirlerine dediler: (Biz ne olduk?
Yanında biraz daha dursaydık, mahvolurduk.

Biz hiçbir hükümdarda görmedik böyle heybet.
Demek bu, ahir zaman peygamberidir elbet.)

Ertesi gün, gelince Resulün huzuruna,
O Server buyurdu ki: (Söyleyin ki Taran'a,

Dün, oğlu tarafından Hüsrev katl olunmuştur.
Oğlu, onun tahtına şah olup oturmuştur.)

Onlar dönüp, Taran'a verdiler bunu haber.
Dediler ki: (O şahıs, herhalde bir Peygamber.)

Taran dedi: (Var mıydı muhafızı, bekçisi?)
Dediler: (Hayır, yoktu bunların hiç birisi.)

Taran dedi: (Öyleyse, o, hakiki Nebidir.
İnandım ki, Hüda'nın en son Peygamberidir.)

Kisra’nın oğlundan da, mektup geldi o zaman,
Diyordu ki: (Kisra'yı, katleyledim ey Taran!

Sebepsiz zulmederdi zira o, milletine.
Halkı bulaştırırdı tefrika illetine.

Sana emrim şudur ki, bana biat edesin.
Hicaz'daki Nebiye, taarruz etmeyesin.)

Kisra'nın mektubunu okuyunca bu Taran,
Şehadeti getirip, imana geldi o an.

Ondan ilham alarak, cümle ehalisi de,
İslamı kabul edip, iman etti hepsi de.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Onu tarif eder misin?

Peygamber Efendimiz, o günlerde Eshaba,

Buyurdu: (Şu mektubu, içinizden acaba,

Mısır hükümdarına, kim götürüp iletir?
Onun mükafatını, Rabbimiz kat kat verir.)

Ayağa fırlayarak Hatip adlı sahabi,
Dedi: (Ben götürürüm ey Allah’ın Habibi!)

Buyurdu ki: (Ey Hatip, Rabbimiz bunu, senin,
Hakkında çok hayırlı ve mübarek eylesin.)

Hatip, mektubu alıp, evine gitti hemen.
Sefer hazırlığını yaparak çıktı evden.

Mukavkıs hükmederdi o zamanlar Mısır’a.
Ve İskenderiye’de bulunurdu o sıra.

Varıp hazret-i Hatip, Resulün mektubunu,
Mukavkıs’a verince, okudu hemen onu.

Peygamber Efendimiz, bu mektubunda yine,
Davet buyuruyordu onu islam dinine.

Mukavkıs, o mektubu okuyunca dedi ki:
(Seni gönderen o zat Peygamber midir peki?)

O, (Elbette) deyince, dedi ki: (Öyle ise,
Bir şeyi sual etmek istiyorum ben size.

Kavmi, ana yurdundan onu çıkardığında,
O, neden onlar için etmedi hiç beddua?)

O, cevaben dedi ki: (İsa Peygamber dahi,
Öldürülmek istendi kavmince bizatihi.

İşte İsa Nebi de, o sıkışık anında,
Beddua etmemişti o kişiler hakkında.)

Bu cevabı beğenip, dedi: (Sen, bir hakimsin.
Bir hikmet sahibinin yakınından gelirsin.)

Ve sordu ki: (Ey Hatip, o Peygamber ne diyor?
Yani O, insanları neye davet ediyor?)

Dedi: (Peygamberimiz, diyor ki insanlara:
Tek Allah’a inanın, o Allah tektir zira.

Beş vakit namaz kılıp, orucunuzu tutun.
Bir söz verdiğinizde, o sözde elbet durun.)

Mukavkıs, daha sonra dedi ki: (Bana, esas,
Onun şemailinden bahseder misin biraz.)

Hazret-i Hatip dahi, bu istek üzerine,
Bir miktar tarif etti Resulü kendisine.

Meğer Resulullahın evsafını o dahi,
Semavi kitaplarda okumuş bizatihi.

Dedi: (Var o kişide daha başka vasıflar.
Mesela gözlerinde biraz kırmızılık var.

Sırtında, Peygamberlik mührü vardır ey Hatip!
Onu himaye eder, amcası Ebu Talip.)

O böyle söyleyince, Hatip dedi: (Doğrudur.
Onda, bu bahsettiğin vasıflar da bulunur.)

Mukavkıs rica etti: (Az daha anlat) diye.
Dedi: (Sadaka almaz, kabul eder hediye.

Aynaya nazar eder ve tarar saçlarını.
Yanından hiç ayırmaz, tarak ve misvakını.)

Mukavkıs, tasdik etti sözlerini Hatib’in.
Dedi ki: (Bir Peygamber gelecektir, velakin,

Şam'dan çıkacağını sanıyordum Onun ben.
Sair Peygamberler de, çıkmışlardır o yerden.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Saltanatı bırakmadı

O gün hazret-i Hatip, Mısır hükümdarına,

Resulün evsafını anlattı bir bir ona.

O da, kitaplarında bunları okumuştu.
Anlattığı şeyleri, o da doğru bulmuştu.

Vasıflarını şimdi bana söylediğiniz,
O Resulün zuhuru, bu zamandır şüphesiz.

O, iki kızkardeşi vermez aynı adama.
Hediye kabul eder, sadaka almaz ama.

Fakir ve yoksullarla oturur, sohbet eder.
Bizim kitaplarımız, Ondan böyle bahseder.

Lakin ben, buna rağmen Ona uymayacağım.
Çünkü saltanatımı bırakamayacağım.

Birçok memleketlere, O sahip olacaktır.
Getirdiği o dini, her yere yayacaktır.

Kendisinden sonra da, Onun sahabileri,
Buralara gelir ve alırlar bu yerleri.

Ama ben, kıptilere, ne bundan bahsederim,
Ne de bu konuşmamı onlar bilsin isterim.)

Sonra da, katibini çağırıp huzuruna,
Şöyle cevap yazdırdı, Resulün mektubuna:

(Bu, Abdullah’ın oğlu Muhammed'e yazılan,
Mektuptur, kıptilerin büyüğü Mukavkıs'tan:

Adıma gönderdiğin o mektubunu aldım.
Yazdığını okuyup, davetini anladım.

Ben dahi bilirdim ki, bir peygamber çıkacak.
Şam’dan çıkacağını bilirdim onun ancak.

İki adet cariye sana gönderiyorum.
Ayrıca cins bir katır hediye ediyorum.)

Verdi bunlardan başka, misk ve güzel kokular.
Ve billur bir kadehle, kokulu nefis ballar.

Sonra, onun yanına muhafızlar katarak,
Gönderdi Medine’ye, bizzat uğurlayarak.

Geldi hediyelerle Medine’ye o yine.
Teslim etti onları Allah’ın Habibine.

Aldığı o mektubu, çıkarıp eyledi arz.
Ve onun sözlerini, nakledip, eyledi bahs.

Peygamber Efendimiz, buyurdu ki: (Ne fena.
Malesef kıyamadı dünya saltanatına.

Onun hidayetine, bu mani oldu, ancak.
Sonunda o saltanat elinde kalmayacak.)

Mukavkıs, o Server'e iki kardeş cariye,
Gönderdi, biri (Siri)n, ikincisi (Mariye.)

Hatip, yolda onları imana etti davet.
İkisi de müslüman oldular en nihayet.

Hazret-i Mariye’nin müslüman olmasına,
Resulullah sevinip, aldılar nikahına.

Mariye hazretleri, annemiz oldu o gün.
Ondan, (İbrahim) adlı oğlu oldu Resulün.

Kardeşi Sirin’i de, şair-i Nebi olan,
Hassan ibni Sabit’e hediye etti o an.

Cins ve beyaz katıra, (Düldül) adı verildi.
Merkebe ise Ufeyr, yahut (Yafur) denildi.

Hiç beyaz tüylü katır yoktu Arabistan’da.
Eshap, böyle bir hayvan, ilk gördüler o anda.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
O da kabul etmedi

Peygamber Efendimiz, Şüca bin Vehb’i dahi,

Gassan hükümdarına gönderdi bizatihi.

Gidip, kapıcısıyla görüştü o da önce.
O kapıcı, çok sevdi Şüca’yı ilk görünce.

Şüca da onu sevip, islama etti davet.
O, derhal iman edip, buldu sonsuz saadet.

Ve onu, hükümdara götürüp sonra hemen,
Görüştü melik ile, az bile beklemeden.

Hükümdar, okuyunca Resulün mektubunu,
Bilmiş oldu islama davet olunduğunu.

Bu yüzden, bir öfkeye kapılıp birden bire,
O mübarek mektubu, kaldırıp attı yere.

Şüca hazretleri de, üzüldü bunu görüp.
Bunu, Resulullaha bildirdi geri dönüp.

Sevgili Peygamber de, müteessir oldular.
(Onun da saltanatı yok olsun) buyurdular.

Kısa bir müddet sonra, o, bir gün ölüp gitti.
O dünya saltanatı, nihayet böyle bitti.

Salit ibni Amr’ı da, Hevze ibni Ali’ye,
Gönderdi Resulullah, mektubu versin diye.

Hevze de, Yemame’de hükümdardı o vakit.
Resulün mektubunu, verdi hazret-i Salit.

Mektupta yazmıştı ki Resul aleyhisselam:
(Hakkı ve hidayeti bulana olsun selam.

Ey Hevze, bilesin ki hak dindir islamiyet.
Dünyanın her yerine yayılacaktır elbet.

Sen de kabul edersen eğer islamiyet’i,
Kazanırsın dünya ve ahiret saadeti.

Eğer müslüman olup, girersen bu hak dine,
O yer idaresini, veririm sana yine.)

Yemame hükümdarı, kabul etmedi fakat.
Bürümüştü gözünü zira mülk ve saltanat.

Elçi Salit ibni Amr, merhamet edip yine,
Nasihatte bulundu Yemame melikine.

Dedi ki: (Sen şu anda, bu kavmin büyüğüsün.
Lakin her melik gibi, sen de bir gün ölürsün.

Nitekim senden önce gelen nice melikler,
Birbirleri ardından dünyayı terkettiler.

O büyük zannettiğin, nice kayserler vardır.
Şu anda herbirisi, toprağın altındadır.

Üstünlük, dünyalıkla, makamla olmaz asla.
İnsanlar üstün olur, sırf iman ve ihlasla.

İman edip uyarsan, Allah’ın her emrine,
Kavuşursun ebedi Cennet nimetlerine.

O takdirde olursun, çok şerefli ve üstün.
Benden, bunu söylemek, gerisini sen düşün.)

Lakin kabul etmedi bunları o hükümdar.
Hazret-i Salit dahi, geriye döndü tekrar.

Geldi Resulullahın mübarek meclisine,
Hevze’nin durumunu arz etti kendisine.

Onun, islamiyet’ten mahrum olmasına hem,
Yine onun namına, üzüldü Fahr-i âlem.

Sonra ölüm haberi geldi o hükümdarın.
O saltanat sevdası, bitiverdi ansızın.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Habeş hükümdarına

Peygamber Efendimiz, istedi ki nihayet,
Dünyanın her yerine yayılsın islamiyet.



İnsanlar iman edip, hep müslüman olsunlar.

Cehennem azabından böylece kurtulsunlar.



Zira o, rahmeten lil âlemindir ki mutlak,

Geldi bütün âleme, yani rahmet olarak.



Çevre hükümdarlara, işte bu gaye ile,

Birer mektup yazarak, gönderdi Eshabiyle.



İslama davet etti mektuplarla onları.

Seçkin sahabilerle, gönderdi mektupları.



Mühür kazılmış idi mübarek yüzüğünde.

(Muhammed Resulullah) yazılıydı üstünde.



Mühürlü mektupları götüren sahabiler,

O sabah, o yerlerin lisanını bildiler.



Amr ibni Ümeyye’yi, tensib edip bu işe,

Gönderdi Habeşistan meliki Necaşi’ye.



O, mektubu alarak, koyuldu yola hemen.

Vardı Habeşistan’a, fazla vakit geçmeden.



Resulün mektubuyla, o içeri girince,

Melik, tahtından inip, tevazu etti nice.



Hürmet ile öperek Resulün mektubunu,

Yüz ve gözüne sürüp, okuttu hemen onu.



Mektup, Besmele ile başlıyordu ilk önce.

Onu müteakiben yazılmıştı şöylece:



(Allah’ın Resulünden, Habeş hükümdarına!

Selam olsun, Allah’ın imanlı kullarına.



Ey melik, selamette olmanızı dilerim.

Sana nimetlerinden, Allah’a hamdederim.



Allahü teâlâdan başka bir ilah yoktur.

Her şeye gücü yeten, hakiki ilah Odur.



Şehadet ederim ki, Adem’i Hak teâlâ,

Nasıl yarattı ise kudretiyle evvela,



Hazret-i İsa’yı da, hiç babasız olarak,

Yine kudreti ile yarattı cenab-ı Hak.



Ey hükümdar, ben seni, hiç ortağı olmayan,

Allah’a inanmaya çağırıyorum şu an.



Benim bu davetime, sen de eyle icabet.

Yalnız Hak teâlâya, yap kulluk ve ibadet.



Ben, Allah tarafından gelen bir peygamberim.

Ve Ona inanmaya seni davet ederim.)




Hükümdar, bu mektubu edep ile dinledi.

Şehadeti getirip, derhal iman eyledi.



Bu bahtiyar hükümdar, vakta ki etti iman,

Hemen bu imanını herkese etti ilan.



Daha sonra dedi ki: (Yemin ederim ki ben,

O, Allah tarafından Resuldür hakikaten.



Ve yemin ederim ki, o zat, ehl-i kitabın,

Beklemekte olduğu Peygamberdir bihakkın.



İmkânım olsa idi, giderek bin zevk ile,

Şereflenmek isterdim mübarek hizmetiyle.)



Mektup için çok güzel bir kutu yaptırarak,

Koydu onun içine, çok hürmetli olarak.



Dedi: (Resulullahın mektubu bizde iken,

Hiç hayır ve bereket, ayrılmaz ülkemizden.)
 

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Herakliyus’a mektup




Peygamber Efendimiz, Hudeybiye’den sonra,
Mektuplar yazdırmıştı, bazı hükümdarlara.

Ve Rum imparatoru Herakliyus’a dahi,
Gönderdi Eshabından hem Dıhye-i Kelbi’yi.

O ara Herakliyus, Kudüs’te bulunurdu.
Dıhye dahi arayıp, Kudüs'te onu buldu.

Yakın adamlarıyla bir temas kurdu önce.
Onlar onu dinleyip, dediler ki hemence:

(Görüşmek istiyorsan imparatorla eğer,
Huzuruna girince, eğilmen icab eder.

Yanına daha fazla yaklaştığında ise,
Derhal yere kapanıp, varacaksın secdeye.

Ve yine imparator, vermeden sana izin,
Tevessül etme zinhar, secdeden kalkmak için.)

Dıhye-i Kelbi için, ağır geldi bu laflar.
Dedi ki: (İmparator, ne için böyle yapar?

Halbuki böyle değil bizim Peygamberimiz.
Allah’tan başkasına, biz secde eylemeyiz.)

Adamlar dediler ki: (Secde etmezsen eğer,
O zaman huzurundan, kovar seni o Kayser.)

Dıhye hayret ederek, dedi ki en nihayet:
(Bizim Peygamberimiz mütevazıdır gayet.

Önünde, başkasının, değil ki secdesine,
Razı olmaz katiyen hafif eğilmesine.

Onunla, köle bile isterse görüşmeyi,
Kabul eder ve dinler, her ne ise isteği.

Onunla her isteyen, rahatlıkla görüşür.
Ona tâbi olanlar, şereflidir ve hürdür.)

Adamlar dinleyince Dıhye'den bu sözleri,
Dediler ki: (Madem sen, yapmıyorsun secdeyi,

O zaman o mektubu, Kayser’e vermek için,
Daha başka bir yol var, hiç secde etmeksizin.

Sarayının önünde, onun bir yeri vardır.
Mektubu oraya koy, çıkarken görür, alır.)

O da, koydu o yere Resulün mektubunu.
İmparator çıkarken, gördü ve aldı onu.

Derhal adamlarına emretti ki o zaman:
(Tercüman gelsin bana, Arapçadan anlayan.)

Bir tercüman geldi ve okudu hükümdara.
Yazılmış: (Selam olsun imanı olanlara.

Ey Rumların büyüğü, islamı kabul et ki,
Elde etmiş olasın ebedi saadeti.

Eğer kabul etmezsen, ölünce bil ki yarın,
Vebali sana olur bu hıristiyan halkın.)

Tercüman, o mektubu ona okuduğu an,
Terler dökülüyordu hükümdarın alnından.

Üskufuna sordu ki: (Bu, nasıl bir haberdir?)
Dedi: (O, geleceği bilinen Peygamberdir.)

Sordu ki: (Ne yapmamı ediyorsun tavsiye?)
Dedi: (Ona tâbi ol, sana ne yazdı ise.)

Herakliyus dedi ki: (Tâbi olursam eğer,
Benim hükümdarlığım ve tahtım elden gider.

Evet, biliyorum ki, Peygamberdir o mutlak.
Lakin iman edersem, öldürür beni bu halk.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

Son mesajlar