(Bu münasebetle bir cok ilmi gercegin keşfi ve aciklanmasi)
Birinci olarak bilinmelidir ki ; dirayet tefsiri kesinlikle rivayetten bahsetmeyen tefsir demek degildir. Tersine, o tefsirlerde aciklamalarin agirlik noktasai dirayettir. Anlam cogunlukla dirayet yoluyla ortaya konmaya calişilir. Bazen de rivayet köprüsünden dirayet yoluyla tefsire gecilir, anlamindadir. Demek, bu gibi tefsirlerin rivayetle karişik olani vardir.(Tefsir Usulu ve Tarihi, Sf. 69/Ahmet Cevdet Efendi Bergamali)
Dirayet Tefsiri :
Buna Re´y ve ma´kul tefsir de denilir. Rivayetlere munhasir kalmayip, dil, edebiyat, din ve ceşitli bilgilere dayanarak yapilan tefsirlerdir. Burada bahsettigimiz re´yden maksad ictihaddir. Bu tefsir nev´i bir zarurete, bir maslahata mebni olarak zuhur etmiştir. Bidayette arablar arab yarimadasinda iken dillerinin selikasina hakimdiler. Zamanla hudutlar genişleyip, yabanci milletler ve onlarin kültürleriyle karişinca, lisan melekleri za´fa ugradi. Arab lisanini korumak icin kaideler ihtiyac duyuluyordu. Hele arab olmayanlarin bu lisani ögrenmesi, arabcanin gramerinin bilinmesine mutavakkif oluyordu. Kur´an da arab diliyle nazil oldugundan, onun anlaşilmasi da bazi fenlere ihtiyac göstermekte idi. Artik bu anlardan itibaren dirayet tefsirinin ortaya ciktigini görmekteyiz. Zamanla İslam ülkesi genişledikce muhtelif fenler ve felsefi fikirler ilerledikce ve ceşitli mezhebler ortaya ciktikca, tefsirlerde de bu hususlara dair malumat verilmesi icab ediyordu.
Re´y tefsirinin caiz olup olmamasi hususunda, bidayette münakaşalar yapilmiş, bazilari bunu tecviz etmez iken bazilari da muvafik görmüşlerdir.(İki görüş icin, bkz. Et-Tefsir ve´l-Mufessirun, I, 255-265.)
Kisaca re´y tefsiri ikiye ayrilir, biri mezmumdur caiz degildir, ikincisi ise memduhdur ve caizdir. Re´y ile tefsir yapmaya girişenler, yaptiklarini tekid icin, Kur´andaki tedebbür ayetlerine ve Peygamberin sözlerine istinad ettiler. Eger rey ile tefsir yapilamayacak olsaydi, bugünkü din ahkaminin coguna vakif olamazdik. Kur´ani meduh re´y ile tefsir edenler, şöyle bir yol takip etmişlerdir. Onlar Kur´andan manalar taleb ediyorlar, eger onu Kur´anda bulamazlarsa sunnete müracat ediyorlar veyahutta sebebi nuzule şahid olan sahabeye soruyorlardi. Eger taleb ettikleri manayi Kur´anda, sunnette ve sahabede bulamiyorlarsa, o zaman mufred lafizlarin, Peygamber zamanindaki istimali nazari dikkate alinarak, lugat, istilah ve sarfina müracat ediliyordu.
Bunlardan başka terkiblerin i´rabi, belagati hakiki mananin mecaz üzerine tahmili, kelamin siyaki, yapilan re´y ile tefsirin, ictimaiyat, tarih ve kainat kanunlarina mutabakati, yapilan izah tarzinin Peygamberin söz, fiil ve takrirlerine uygunlugunu göz önünde bulunduruyorlardi. Fakat dirayet tefsirleri bu gibi hususlardan pek cogunu ihmal etmişlerdir.(Dirayet tefsiri hakkinda fazla bilgi icin bkz. Et-Tefsir ve´l-Mufessirun, I. 255 ; Menahilu´l-İrfan, I. 517)(Tefsir Usulu, Sf. 230/Prof. Dr. İsmail Cerrahoglu)
Dirayet Tefsirleri
Dirayet tefsiri, yanlizca rivayetlere bagli kalmayip dil, edebiyat ve ceşitli ilimlere dayanilarak yapilan tefsir demektir. Buna re´y ve akli tefsir de denir.(Cerrahoglu, İsmail, Tefsir Usulu, s. 230.)
Dirayet tefsiri bir ihtiyacin sonucu olarak ortaya cikmiştir. Bildigimiz kadariyla Kur´an´in ilk muhatablari oldukca sade bir hayat yaşiyordu. Onlarin yaşayişlari Kur´an´in prensipleri istikametinde devam edip gittigi icin, o dönemde Kur´an anlaşilmasi noktasinda pek problem ortaya cikmiyordu.
Ayrica bir taraftan İslam cografyasinin genişlemesi neticesi yeni hadiselerin, felsefi fikirlerin ve mezheblerin ortaya cikmasi, diger taraftan da nubuvvet asrindan uzaklaştikca müslümanlarin bilgi ve kültürlerinin zayiflamasi, hem daha önce üzerinde durulmayan nasslarin, hem de aciklanmiş olmakla birlikte yeniden ele alinmasi gereken ayetlerin tefsirini zorunlu hale getirmişti.
İşte böyle hassas bir dönemde söz konusu edilen tefsirin, rivayet kaynaklari yaninda ictihada da yer vermesi icab ediyordu. Böylece bahis konusu dogal sürec sonunda dirayet tefsirinin kaynaklarida ortaya cikmiş oldu.(Tefsir Usulu ve Tarihi, Sf. 256/Doc. Dr. Muhsin Demirci)
Birinci olarak bilinmelidir ki ; dirayet tefsiri kesinlikle rivayetten bahsetmeyen tefsir demek degildir. Tersine, o tefsirlerde aciklamalarin agirlik noktasai dirayettir. Anlam cogunlukla dirayet yoluyla ortaya konmaya calişilir. Bazen de rivayet köprüsünden dirayet yoluyla tefsire gecilir, anlamindadir. Demek, bu gibi tefsirlerin rivayetle karişik olani vardir.(Tefsir Usulu ve Tarihi, Sf. 69/Ahmet Cevdet Efendi Bergamali)
Dirayet Tefsiri :
Buna Re´y ve ma´kul tefsir de denilir. Rivayetlere munhasir kalmayip, dil, edebiyat, din ve ceşitli bilgilere dayanarak yapilan tefsirlerdir. Burada bahsettigimiz re´yden maksad ictihaddir. Bu tefsir nev´i bir zarurete, bir maslahata mebni olarak zuhur etmiştir. Bidayette arablar arab yarimadasinda iken dillerinin selikasina hakimdiler. Zamanla hudutlar genişleyip, yabanci milletler ve onlarin kültürleriyle karişinca, lisan melekleri za´fa ugradi. Arab lisanini korumak icin kaideler ihtiyac duyuluyordu. Hele arab olmayanlarin bu lisani ögrenmesi, arabcanin gramerinin bilinmesine mutavakkif oluyordu. Kur´an da arab diliyle nazil oldugundan, onun anlaşilmasi da bazi fenlere ihtiyac göstermekte idi. Artik bu anlardan itibaren dirayet tefsirinin ortaya ciktigini görmekteyiz. Zamanla İslam ülkesi genişledikce muhtelif fenler ve felsefi fikirler ilerledikce ve ceşitli mezhebler ortaya ciktikca, tefsirlerde de bu hususlara dair malumat verilmesi icab ediyordu.
Re´y tefsirinin caiz olup olmamasi hususunda, bidayette münakaşalar yapilmiş, bazilari bunu tecviz etmez iken bazilari da muvafik görmüşlerdir.(İki görüş icin, bkz. Et-Tefsir ve´l-Mufessirun, I, 255-265.)
Kisaca re´y tefsiri ikiye ayrilir, biri mezmumdur caiz degildir, ikincisi ise memduhdur ve caizdir. Re´y ile tefsir yapmaya girişenler, yaptiklarini tekid icin, Kur´andaki tedebbür ayetlerine ve Peygamberin sözlerine istinad ettiler. Eger rey ile tefsir yapilamayacak olsaydi, bugünkü din ahkaminin coguna vakif olamazdik. Kur´ani meduh re´y ile tefsir edenler, şöyle bir yol takip etmişlerdir. Onlar Kur´andan manalar taleb ediyorlar, eger onu Kur´anda bulamazlarsa sunnete müracat ediyorlar veyahutta sebebi nuzule şahid olan sahabeye soruyorlardi. Eger taleb ettikleri manayi Kur´anda, sunnette ve sahabede bulamiyorlarsa, o zaman mufred lafizlarin, Peygamber zamanindaki istimali nazari dikkate alinarak, lugat, istilah ve sarfina müracat ediliyordu.
Bunlardan başka terkiblerin i´rabi, belagati hakiki mananin mecaz üzerine tahmili, kelamin siyaki, yapilan re´y ile tefsirin, ictimaiyat, tarih ve kainat kanunlarina mutabakati, yapilan izah tarzinin Peygamberin söz, fiil ve takrirlerine uygunlugunu göz önünde bulunduruyorlardi. Fakat dirayet tefsirleri bu gibi hususlardan pek cogunu ihmal etmişlerdir.(Dirayet tefsiri hakkinda fazla bilgi icin bkz. Et-Tefsir ve´l-Mufessirun, I. 255 ; Menahilu´l-İrfan, I. 517)(Tefsir Usulu, Sf. 230/Prof. Dr. İsmail Cerrahoglu)
Dirayet Tefsirleri
Dirayet tefsiri, yanlizca rivayetlere bagli kalmayip dil, edebiyat ve ceşitli ilimlere dayanilarak yapilan tefsir demektir. Buna re´y ve akli tefsir de denir.(Cerrahoglu, İsmail, Tefsir Usulu, s. 230.)
Dirayet tefsiri bir ihtiyacin sonucu olarak ortaya cikmiştir. Bildigimiz kadariyla Kur´an´in ilk muhatablari oldukca sade bir hayat yaşiyordu. Onlarin yaşayişlari Kur´an´in prensipleri istikametinde devam edip gittigi icin, o dönemde Kur´an anlaşilmasi noktasinda pek problem ortaya cikmiyordu.
Ayrica bir taraftan İslam cografyasinin genişlemesi neticesi yeni hadiselerin, felsefi fikirlerin ve mezheblerin ortaya cikmasi, diger taraftan da nubuvvet asrindan uzaklaştikca müslümanlarin bilgi ve kültürlerinin zayiflamasi, hem daha önce üzerinde durulmayan nasslarin, hem de aciklanmiş olmakla birlikte yeniden ele alinmasi gereken ayetlerin tefsirini zorunlu hale getirmişti.
İşte böyle hassas bir dönemde söz konusu edilen tefsirin, rivayet kaynaklari yaninda ictihada da yer vermesi icab ediyordu. Böylece bahis konusu dogal sürec sonunda dirayet tefsirinin kaynaklarida ortaya cikmiş oldu.(Tefsir Usulu ve Tarihi, Sf. 256/Doc. Dr. Muhsin Demirci)