ÜFTÂDE HAZRETLERİ KİMDİR?
Bu olayın ardından ipekçilik ve düğmecilik yaparak, kitap istinsah ederek geçimini sağladı. Bir yandan da fahrî imamlık ve müezzinlik görevini sürdürdü. Otuz beş yaşları civarında vaaz ve irşada başladı. Doğan Bey Mescidi, Namazgâh Camii ve diğer camilerdeki vaazlarını halk büyük bir ilgiyle takip ediyordu. Uludağ eteklerindeki Pınarbaşı Kuzgunluk mahallesinde inşa ettirdiği cami ve tekkede irşad faaliyetini sürdürürken 1529-1536 yılları arasında Emîr Sultan Camii hatipliğine tayin edildi. Emîr Sultanın mânevî işaretiyle kabul ettiğini söylediği bu görevi vefat ettiği 12 Cemâziyelevvel 988 (25 Haziran 1580) tarihine kadar sürdürdü. En meşhur halifesi Aziz Mahmud Hüdâyî ona hayatının son yıllarında 984te (1576) intisap etti. Mehmed ve Mustafa adlı iki oğlu tekkesinde onun yerine postnişin oldu.
ÜFTADE HAZRETLERİNİN SÜNBÜL EFENDİ İLE GÖRÜŞMESİ
Kaynakların çoğunda Üftâdenin Hızır Dededen hilâfet aldığı belirtilmektedir. Ancak şeyhinin vefatında on sekiz yaşlarında bulunan Üftâdenin o yaşlarda hilâfet alması pek mâkul görünmemektedir. Merhum şeyhim zamanında bana açılmadı, ancak vefatından sonra açıldı diyen Üftâdenin Hızır Dededen başka şeyhim dediği bir kimseye de rastlanmamıştır. Bu durum dikkate alındığında onun sülûkünü Üveysî tarikle tamamlamış olması kuvvetli bir ihtimal gibi görünmektedir. Hızır Dededen başka bir şeyhi yoksa da Üftâde çocuk yaşlarından itibaren bazı sûfîlerin sohbetinde bulunmuştur. Bunlardan Bursada Irgandı Köprüsünün yanındaki Selçuk Hatun Camiinin imamı Muslihuddin Mustafa Efendi keramet sahibi bir dervişti.
Muslihuddin Efendinin Zeyniyye Dergâhı şeyhlerinden Muallimzâde Şeyh Mustafa Efendi ile (ö. 930/1524) aynı kişi olması da muhtemeldir. Vâ***311;ı***510;âtta onun bir dönem Bursada ikamet eden Şâzelî şeyhi Ali b. Meymûn el-Mağribî (ö. 917/1511) ve halifesi Abdurrahman Efendiden sıkça söz ettiği görülmektedir. Meşrep itibariyle coşkun bir yapıya sahip bulunduğu anlaşılan Abdurrahman Efendinin halifesi Şeyh Abdülmümin Efendi ile de özel bir yakınlığı vardı. Halvetî-Gülşenî şeyhlerinden Lemezât-ı Hulviyye müellifi Cemâleddin Hulvî ve onu takip eden bazı müellifler, Üftâdenin Hızır Dededen önce İstanbulda Sünbül Sinana (ö. 936/1529) intisap ederek ondan icâzet aldığını kaydetmişse de bu doğru değildir. İleri yaşlarında birçok defa İstanbula giden Üftâdenin Sünbül Sinan Efendi ile görüşmesi mümkünse de kendisine intisap etmesi uzak bir ihtimaldir, hilâfet alması ise mümkün değildir.
Üftâdenin tarikat silsilesi Hızır Dede ve Akbıyık Sultan vasıtasıyla Hacı Bayrâm-ı Velîye ulaşır. Celvetiyye tarikatı Aziz Mahmud Hüdâyîye nisbet edilmekteyse de seyrüsülûk usulü bakımından celveti esas alan Celvetî şeyhi olan İsmâil Hakkı Bursevî, Celvetiyyenin İbrâhim Zâhid-i Geylânî devrinde hilâl, Üftâde zamanında ay, Hüdâyî döneminde dolunay durumunda bulunduğunu söyler (Silsile-i Celvetiyye, s. 63). Üftâdenin en belirgin özelliklerinden biri zühd ve takvâsıdır; haramlardan kaçınmanın yanında bazı helâllere dahi iltifat etmemiştir. Bir zamanlar vaazlarında Me***349;nevî ve Fu***347;û***347;ül-***293;ikemden bahsetmesini yasaklayan Kanûnî Sultan Süleymanın onu İstanbula davet edip hürmet gösterdiği, tekkesine vakfetmek istediği bir iki köyü kabul etmediğini görünce vezirlerine bazı şeyhlerin tâlib-i dünyâ, fakat Üftâdenin târik-i dünyâ olduğunu söylediği rivayet edilir.
ŞERİATI TERKETMEYİN!
Üftâdenin keşif ve mârifetle ilgili görüşlerinin özünü, Mülk ve melekût âleminde bulunan şeylerin tamamı size keşif yoluyla görünse şeriata uygun biçimde izah etmeye gücünüz yetmiyorsa o keşfi terkedin, fakat şeriatı terketmeyin sözü oluşturur. Ona göre melekût âleminde seyreden bir sâlik, o âlemin meselelerini mülk âleminde bulunan ve bu âlemin kayıtlarıyla mukayyet olan bir kimseye anlatmamalı, hakikati keşfeden sâlik ağzını şeriatın iğne ve ipliğiyle dikmelidir. Eğer sözlerini şeriat libasına sokmadan uluorta konuşursa fesada yol açar; Hallâc-ı Mansûr ve Seyyid Nesîmîde görüldüğü gibi fitne denizi dalgalanmaya başlar. Ayrıca mücerret taklit yoluyla bu sözleri söyleyenlerin ilhâda düşmelerine sebebiyet verebilirler. İnsanlara anlayış seviyelerine göre hitap etmek gerekir. Nitekim peygamberler de öyle yapmış, insanlarla akıllarının alacağı şekilde konuşmuştur. Bu sebeple Üftâdenin ağzından şathiye kabilinden tek bir söz bile çıkmamıştır.
ARİFANE ŞİİRLER
Yûnus Emre tarzında sade bir dille ârifane şiirler yazan Üftâdenin şiirleri tekke çevrelerinde büyük ilgi görmüş, bunlardan bazıları ilâhî şeklinde bestelenerek okunagelmiştir. Bursalı Mehmed Tâhirin bastırdığı divanının (İstanbul 1328) Latin harfleriyle üç neşri daha bulunmaktadır (nşr. Mustafa Bahadıroğlu, Celvetiyyenin Piri Hz. Üftade ve Divanı, Bursa 1995; Üftâde Divanı, Bursa 2000, İstanbul 2011). Üftâdenin çoğu aruzla, bir kısmı heceyle yazılmış elli parça şiir ihtiva eden eserini Paul Ballanfat Le divan Hazret-i Pir Üftâde adıyla Fransızcaya çevirmiş (Paris 2002), Angelo Culme-Seymour bu Fransızca çeviriyi The Nightingale in the Garden of Lover adıyla İngilizceye aktarmıştır (Oxford 2005). Üftâdenin, Yine dûş oldu gönül yârin cemâl-i şemine / Götürüp yüzden nik***257;bı gark olup envârına mısralarıyla başlayan şiirini Ali Örfî Efendi Şerh-i Nutk-ı Üftâde adıyla şerhetmiştir.
ÜFTADE HAZRETLERİNİN ESERİ
Aziz Mahmud Hüdâyî, Üftâdeye intisap ettiği 1 Zilkade 984 (20 Ocak 1577) tarihinden itibaren üç yıl süren seyrüsülûkü boyunca mürşidinin söylediği sözleri Arapça olarak kaydetmiş, hilâfet alıp Bursadan ayrılmasına bir ay kala 9 Şevval 987 (29 Kasım 1579) Cuma günü tamamladığı eser Vâkıât-ı Hüdâyî (Vâkıât-ı Üftâde) adıyla tanınmıştır. Baş tarafında, Sülûk esnasında hazret-i şeyh ve bu fakir arasında geçen, işlenmiş altından kıymetli yüce sözler anlamına gelen bir ibare bulunmaktadır.
İsmâil Hakkı Bursevî, Hazret-i Hüdâyinin derlediği Şeyh Üftâdenin sözleri ki Vâkıât adıyla ünlenmiştir dediğine göre esere bu ad sonradan verilmiştir. Üftâdenin görüşleri ve Celvetiyye tarikatı hakkında temel kaynak sayılan kitabın müellif nüshası her biri 100 varaklık iki cilt halinde Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesinde kayıtlıdır (Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 249-250). Hüdâyînin müridlerinden olduğu tahmin edilen Mehmed Muizzüddin Celvetî eserin bazı kısımlarını şeyhin sağlığında Türkçeye çevirmiştir (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 253/ 6). Üftâdenin tekkesi ve Yerkapı semtinde 985 (1577) yılında tamamladığı camisi çeşitli zamanlarda yapılan tamir ve tâdilâtla günümüze kadar gelmiştir.
BİBLİYOGRAFYA:
Hüsâmeddin Bursevî, Menâkıb-ı Üftâde, Üftâde Tekkesi Ktp.; Türbedar Şeyh İbrâhim Efendi, Menâkıb-ı Pîr Üftâde, Üftâde Tekkesi Ktp.; Menâkıb-ı Şeyh Üftâde, Üftâde Tekkesi Ktp.; Mecdî, Şek***257;ik Tercümesi, s. 377; Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye, Millet Ktp., Ali Emîrî, Şeriyye, nr. 1100, vr. 203b; İsmâil Hakkı Bursevî, Silsile-i Celvetiyye, İstanbul 1291, s. 44, 63, 77-80; Belîğ, Güldeste, s. 107-109; Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Risâle-i Melâmiyye-i Şüttâriyye, İÜ Ktp., İbnülemin, nr. 3357, vr. 5a-6a; Harîrîzâde, Tibyân, II, vr. 227a vd.; Osmanlı Müellifleri, I, 12, 22, 134; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (haz. Mehmet Akkuş Ali Yılmaz), İstanbul 2006, II, 576-584; M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (İstanbul 1919) (haz. Orhan F. Köprülü), Ankara 1976, s. 269; Mehmed Şemseddin [Ulusoy], Bursa Dergâhları: Yâdigâr-ı Şemsî (haz. Mustafa Kara Kadir Atlansoy), Bursa 1997, s. 370; Kepecioğlu, Bursa Kütüğü, I, 106; II, 281; III, 248, 396; IV, 281; Irene Beldiceanu-Steinherr, Scheich Üftâde der Begründer des Ğelvetijje Ordens, München 1961; Hasan Kâmil Yılmaz, Azîz Mahmûd Hüdâyî ve Celvetiyye Tarîkatı, İstanbul 1980, s. 125, 235, 244, 247, 272; Mustafa Bahadıroğlu, Celvetiyenin Pîri Hz. Üftâde ve Divanı, Bursa 1995; a.mlf., Vâkıâtın Tahlîl ve Tahkîki (doktora tezi, 2003), UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kaynak: Nihat Azamat, Diyanet İslam Ansiklopedisi
ÜFTÂDE HAZRETLERİ KİMDİR? | İslam ve İhsan
Üftâde Hazretleri, Aziz Mahmud Hüdâyînin şeyhi, mutasavvıf-şairdir.
Bursanın Araplar mahallesinde doğdu. Doğum tarihi kaynaklarda 895 (1490) olarak verilmekteyse de müridi Aziz Mahmud Hüdâyînin Vâ***311;ıatında geçen bir ibareden 900 (1495) yılı civarında dünyaya geldiği anlaşılmaktadır. Adı Mehmed, lakabı Muhyiddindir. Şiirlerinde kullandığı Üftâde mahlasıyla tanınır. Babasının Manyastan gelip Bursaya yerleştiği kaydedilmektedir. Üftâde, çocuk yaşlarında intisap ettiği Bayramî şeyhlerinden Mukad Hızır Dedenin teşvikiyle ilim tahsiline başladı. Şeyhinin vefat ettiği 918e (1512) kadar yaklaşık sekiz yıl kendisine hizmet etti. Güzel sesiyle Bursa Ulucamiinde ve Doğan Bey Mescidinde ezan okudu. Birkaç akçelik maaşı kabul ettiği için rüyasında, Mertebenden üftâde oldun (düştün) diye uyarıldığının ertesi günü ezan okumayı bıraktı.
Bu olayın ardından ipekçilik ve düğmecilik yaparak, kitap istinsah ederek geçimini sağladı. Bir yandan da fahrî imamlık ve müezzinlik görevini sürdürdü. Otuz beş yaşları civarında vaaz ve irşada başladı. Doğan Bey Mescidi, Namazgâh Camii ve diğer camilerdeki vaazlarını halk büyük bir ilgiyle takip ediyordu. Uludağ eteklerindeki Pınarbaşı Kuzgunluk mahallesinde inşa ettirdiği cami ve tekkede irşad faaliyetini sürdürürken 1529-1536 yılları arasında Emîr Sultan Camii hatipliğine tayin edildi. Emîr Sultanın mânevî işaretiyle kabul ettiğini söylediği bu görevi vefat ettiği 12 Cemâziyelevvel 988 (25 Haziran 1580) tarihine kadar sürdürdü. En meşhur halifesi Aziz Mahmud Hüdâyî ona hayatının son yıllarında 984te (1576) intisap etti. Mehmed ve Mustafa adlı iki oğlu tekkesinde onun yerine postnişin oldu.
ÜFTADE HAZRETLERİNİN SÜNBÜL EFENDİ İLE GÖRÜŞMESİ
Kaynakların çoğunda Üftâdenin Hızır Dededen hilâfet aldığı belirtilmektedir. Ancak şeyhinin vefatında on sekiz yaşlarında bulunan Üftâdenin o yaşlarda hilâfet alması pek mâkul görünmemektedir. Merhum şeyhim zamanında bana açılmadı, ancak vefatından sonra açıldı diyen Üftâdenin Hızır Dededen başka şeyhim dediği bir kimseye de rastlanmamıştır. Bu durum dikkate alındığında onun sülûkünü Üveysî tarikle tamamlamış olması kuvvetli bir ihtimal gibi görünmektedir. Hızır Dededen başka bir şeyhi yoksa da Üftâde çocuk yaşlarından itibaren bazı sûfîlerin sohbetinde bulunmuştur. Bunlardan Bursada Irgandı Köprüsünün yanındaki Selçuk Hatun Camiinin imamı Muslihuddin Mustafa Efendi keramet sahibi bir dervişti.
Muslihuddin Efendinin Zeyniyye Dergâhı şeyhlerinden Muallimzâde Şeyh Mustafa Efendi ile (ö. 930/1524) aynı kişi olması da muhtemeldir. Vâ***311;ı***510;âtta onun bir dönem Bursada ikamet eden Şâzelî şeyhi Ali b. Meymûn el-Mağribî (ö. 917/1511) ve halifesi Abdurrahman Efendiden sıkça söz ettiği görülmektedir. Meşrep itibariyle coşkun bir yapıya sahip bulunduğu anlaşılan Abdurrahman Efendinin halifesi Şeyh Abdülmümin Efendi ile de özel bir yakınlığı vardı. Halvetî-Gülşenî şeyhlerinden Lemezât-ı Hulviyye müellifi Cemâleddin Hulvî ve onu takip eden bazı müellifler, Üftâdenin Hızır Dededen önce İstanbulda Sünbül Sinana (ö. 936/1529) intisap ederek ondan icâzet aldığını kaydetmişse de bu doğru değildir. İleri yaşlarında birçok defa İstanbula giden Üftâdenin Sünbül Sinan Efendi ile görüşmesi mümkünse de kendisine intisap etmesi uzak bir ihtimaldir, hilâfet alması ise mümkün değildir.
Üftâdenin tarikat silsilesi Hızır Dede ve Akbıyık Sultan vasıtasıyla Hacı Bayrâm-ı Velîye ulaşır. Celvetiyye tarikatı Aziz Mahmud Hüdâyîye nisbet edilmekteyse de seyrüsülûk usulü bakımından celveti esas alan Celvetî şeyhi olan İsmâil Hakkı Bursevî, Celvetiyyenin İbrâhim Zâhid-i Geylânî devrinde hilâl, Üftâde zamanında ay, Hüdâyî döneminde dolunay durumunda bulunduğunu söyler (Silsile-i Celvetiyye, s. 63). Üftâdenin en belirgin özelliklerinden biri zühd ve takvâsıdır; haramlardan kaçınmanın yanında bazı helâllere dahi iltifat etmemiştir. Bir zamanlar vaazlarında Me***349;nevî ve Fu***347;û***347;ül-***293;ikemden bahsetmesini yasaklayan Kanûnî Sultan Süleymanın onu İstanbula davet edip hürmet gösterdiği, tekkesine vakfetmek istediği bir iki köyü kabul etmediğini görünce vezirlerine bazı şeyhlerin tâlib-i dünyâ, fakat Üftâdenin târik-i dünyâ olduğunu söylediği rivayet edilir.
ŞERİATI TERKETMEYİN!
Üftâdenin keşif ve mârifetle ilgili görüşlerinin özünü, Mülk ve melekût âleminde bulunan şeylerin tamamı size keşif yoluyla görünse şeriata uygun biçimde izah etmeye gücünüz yetmiyorsa o keşfi terkedin, fakat şeriatı terketmeyin sözü oluşturur. Ona göre melekût âleminde seyreden bir sâlik, o âlemin meselelerini mülk âleminde bulunan ve bu âlemin kayıtlarıyla mukayyet olan bir kimseye anlatmamalı, hakikati keşfeden sâlik ağzını şeriatın iğne ve ipliğiyle dikmelidir. Eğer sözlerini şeriat libasına sokmadan uluorta konuşursa fesada yol açar; Hallâc-ı Mansûr ve Seyyid Nesîmîde görüldüğü gibi fitne denizi dalgalanmaya başlar. Ayrıca mücerret taklit yoluyla bu sözleri söyleyenlerin ilhâda düşmelerine sebebiyet verebilirler. İnsanlara anlayış seviyelerine göre hitap etmek gerekir. Nitekim peygamberler de öyle yapmış, insanlarla akıllarının alacağı şekilde konuşmuştur. Bu sebeple Üftâdenin ağzından şathiye kabilinden tek bir söz bile çıkmamıştır.
ARİFANE ŞİİRLER
Yûnus Emre tarzında sade bir dille ârifane şiirler yazan Üftâdenin şiirleri tekke çevrelerinde büyük ilgi görmüş, bunlardan bazıları ilâhî şeklinde bestelenerek okunagelmiştir. Bursalı Mehmed Tâhirin bastırdığı divanının (İstanbul 1328) Latin harfleriyle üç neşri daha bulunmaktadır (nşr. Mustafa Bahadıroğlu, Celvetiyyenin Piri Hz. Üftade ve Divanı, Bursa 1995; Üftâde Divanı, Bursa 2000, İstanbul 2011). Üftâdenin çoğu aruzla, bir kısmı heceyle yazılmış elli parça şiir ihtiva eden eserini Paul Ballanfat Le divan Hazret-i Pir Üftâde adıyla Fransızcaya çevirmiş (Paris 2002), Angelo Culme-Seymour bu Fransızca çeviriyi The Nightingale in the Garden of Lover adıyla İngilizceye aktarmıştır (Oxford 2005). Üftâdenin, Yine dûş oldu gönül yârin cemâl-i şemine / Götürüp yüzden nik***257;bı gark olup envârına mısralarıyla başlayan şiirini Ali Örfî Efendi Şerh-i Nutk-ı Üftâde adıyla şerhetmiştir.
ÜFTADE HAZRETLERİNİN ESERİ
Aziz Mahmud Hüdâyî, Üftâdeye intisap ettiği 1 Zilkade 984 (20 Ocak 1577) tarihinden itibaren üç yıl süren seyrüsülûkü boyunca mürşidinin söylediği sözleri Arapça olarak kaydetmiş, hilâfet alıp Bursadan ayrılmasına bir ay kala 9 Şevval 987 (29 Kasım 1579) Cuma günü tamamladığı eser Vâkıât-ı Hüdâyî (Vâkıât-ı Üftâde) adıyla tanınmıştır. Baş tarafında, Sülûk esnasında hazret-i şeyh ve bu fakir arasında geçen, işlenmiş altından kıymetli yüce sözler anlamına gelen bir ibare bulunmaktadır.
İsmâil Hakkı Bursevî, Hazret-i Hüdâyinin derlediği Şeyh Üftâdenin sözleri ki Vâkıât adıyla ünlenmiştir dediğine göre esere bu ad sonradan verilmiştir. Üftâdenin görüşleri ve Celvetiyye tarikatı hakkında temel kaynak sayılan kitabın müellif nüshası her biri 100 varaklık iki cilt halinde Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesinde kayıtlıdır (Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 249-250). Hüdâyînin müridlerinden olduğu tahmin edilen Mehmed Muizzüddin Celvetî eserin bazı kısımlarını şeyhin sağlığında Türkçeye çevirmiştir (Süleymaniye Ktp., Mihrişah Sultan, nr. 253/ 6). Üftâdenin tekkesi ve Yerkapı semtinde 985 (1577) yılında tamamladığı camisi çeşitli zamanlarda yapılan tamir ve tâdilâtla günümüze kadar gelmiştir.
BİBLİYOGRAFYA:
Hüsâmeddin Bursevî, Menâkıb-ı Üftâde, Üftâde Tekkesi Ktp.; Türbedar Şeyh İbrâhim Efendi, Menâkıb-ı Pîr Üftâde, Üftâde Tekkesi Ktp.; Menâkıb-ı Şeyh Üftâde, Üftâde Tekkesi Ktp.; Mecdî, Şek***257;ik Tercümesi, s. 377; Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye, Millet Ktp., Ali Emîrî, Şeriyye, nr. 1100, vr. 203b; İsmâil Hakkı Bursevî, Silsile-i Celvetiyye, İstanbul 1291, s. 44, 63, 77-80; Belîğ, Güldeste, s. 107-109; Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Risâle-i Melâmiyye-i Şüttâriyye, İÜ Ktp., İbnülemin, nr. 3357, vr. 5a-6a; Harîrîzâde, Tibyân, II, vr. 227a vd.; Osmanlı Müellifleri, I, 12, 22, 134; Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (haz. Mehmet Akkuş Ali Yılmaz), İstanbul 2006, II, 576-584; M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (İstanbul 1919) (haz. Orhan F. Köprülü), Ankara 1976, s. 269; Mehmed Şemseddin [Ulusoy], Bursa Dergâhları: Yâdigâr-ı Şemsî (haz. Mustafa Kara Kadir Atlansoy), Bursa 1997, s. 370; Kepecioğlu, Bursa Kütüğü, I, 106; II, 281; III, 248, 396; IV, 281; Irene Beldiceanu-Steinherr, Scheich Üftâde der Begründer des Ğelvetijje Ordens, München 1961; Hasan Kâmil Yılmaz, Azîz Mahmûd Hüdâyî ve Celvetiyye Tarîkatı, İstanbul 1980, s. 125, 235, 244, 247, 272; Mustafa Bahadıroğlu, Celvetiyenin Pîri Hz. Üftâde ve Divanı, Bursa 1995; a.mlf., Vâkıâtın Tahlîl ve Tahkîki (doktora tezi, 2003), UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kaynak: Nihat Azamat, Diyanet İslam Ansiklopedisi
ÜFTÂDE HAZRETLERİ KİMDİR? | İslam ve İhsan